Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2016/1251 E. 2016/3639 K. 07.03.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/1251
KARAR NO : 2016/3639
KARAR TARİHİ : 07.03.2016

Davacı, davalı işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davacının aşağıdaki aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
Dava, davacının sigortalılık başlangıcının 01/06/1984 tarihi olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Dairemizin, sayılı bozma kararı üzerine, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa’nın 108.maddesinin 1.fıkrasında; ” Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihdir.” hükmü düzenlenmiştir.
Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığı yeterli değildir. Aynı zamanda o kimsenin Yasa’nın belirlediği biçimde (506 sayılı Yasa’nın 2. maddesi ve 5510 sayılı Yasa’nın 4/a maddesi) eylemli olarak çalışması da koşuldur. Bu yön 506 sayılı Yasa’nın 6. maddesi ile 5510 sayılı Yasa’nın 7/a maddesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1999/21-549-555, 2005/21-437-448 ve 2007/21-306-320 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Bu bakımdan bu tür davalar yalnızca bir günlük çalışmanın tespitinden ibaret olarak görülmemeli, bir günlük çalışmanın kabulü ile saptanacak sigortalılık başlangıcının sigortalıya sağlayacağı sigortalılık süresi ile birlikte kazandıracağı haklar dikkate alınarak; davanın kamu düzenine ilişkin olduğu da gözetilerek davacının işyerinde eylemli olarak çalışıp çalışmadığı yeterli ve gerekli bir araştırmayla hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde belirlenmelidir.
…/…

Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davalı M.. B..’a ait sicil nolu davalı işyerinden elektrik hat çekim işçisi olan davacı adına 1.6.1984 tarihli işe giriş bildirgesinin kurum kayıtlarına 28.7.1986 tarihinde intikal ettirildiği, davalı işyerinden Kuruma verilen dönem bordrosu bulunmadığı, kriminal incelemede işe giriş bildirgesindeki imzanın davacıya ait olmadığının belirlendiği, komşu işyeri tanıklarının araştırıldığı, işe giriş bildirgesinde ise işyeri adresinin de olduğu, sigorta sicil numarasının hangi yılın serilerinden olduğunun Kurumdan sorulduğu ancak buna dair verilen cevabın dosya içerisinde bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda, işe giriş bildirgesindeki imzanın davacıya ait olmaması tek başına davanın ret sebebi değildir. Çünkü işe giriş bildirgeleri genelde işverenler tarafından veya vekilleri yada muhasebecileri tarafından imzalanıp Kuruma verilebilmektedir. Kaldı ki Kurum işe giriş bildirgesini kabul etmekte bu konuda uyuşmazlık çıkarmamaktadır. Öte yandan komşu işyeri tanıkları araştırılmış ise de, işe giriş bildirgesinde işyeri adresinin olduğu görülmektedir. Dolayısıyla öncelikle çalışmanın geçtiği yer belirlenip bu yerde komşu işyeri tanığı tespit edilmesi yoluna gidilmemesi, ayrıca sigorta sicil numarasının hangi yılın serilerinden olduğu da belirlenmeden sonuca gidilmesi hatalı olmuştur.
Yapılacak iş, öncelikle davacıyı çağırıp çalışmanın nerede geçtiğini sormak ve çalışmanın geçtiği belirtilen yerde komşu işyeri tanıklarını tespit etmek, yine sigorta sicil numarasının hangi yılın serilerinden olduğunu Kurumdan sormak ve işe giriş bildirgesinin Kurum tarafından kabul edildiği hususuda göz önünde bulundurulup tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 07/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.