Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2016/10340 E. 2017/467 K. 26.01.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/10340
KARAR NO : 2017/467
KARAR TARİHİ : 26.01.2017

Davacı … Vek. Av. … ile davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Vek. Av. … aralarındaki tespit davası hakkında…. İş Mahkemesince verilen 05/03/2015 gün ve 270/134 sayılı kararın onanmasına ilişkin dairemizin 25/02/2016 gün ve 10256/2890 sayılı ilamına karşı davacı vekili tarafından süresi içinde maddi hatanın düzeltilmesi yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

İstem, maddi yanılgının düzeltilmesine ilişkindir.
İş Mahkemeleri Kanununun 8/3. maddesi gereğince İş Mahkemelerinden verilen kararlara ve buna bağlı Yargıtay ilamına karşı karar düzeltme yolu kapalıdır. Ancak Yargıtay onama ya da bozma kararlarında açıkça maddi hatanın bulunduğu hallerde, dosyanın yeniden incelenmesi mümkündür. Zira maddi yanılgıya dayalı olarak verilmiş onama ya da bozma kararları ile hatalı biçimde hak sahibi olmak, evrensel hukukun temel ilkelerine ters düştüğünden karşı taraf yararına sonuç doğurmamalıdır. Dairemizin giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır.
Maddi yanılgı kavramından amaç; Hukuksal değerlendirme ve denetim dışında, tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta yanılgı olduğu açık ve belirgin olup, her nasılsa, inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin Kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün bulunmadığı, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen ve çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu olduğu açık yanılgılardır.
Uygulamada zaman zaman görüldüğü gibi, Yargıtay denetimi sırasında, uyuşmazlık konusuna ilişkin maddi olgularda, davanın taraflarında, uyuşmazlık sürecinde, uyuşmazlığa esas başlangıç ve bitim tarihlerinde, zarar hesaplarına ait rakam ve olgularda ve bunlara benzer durumlarda; yanlış algılanma sonucu, açık ve belirgin yanlışlıklar yapılması mümkündür. Bu tür açık hatalarda ısrar edilmesi ve maddi gerçeğin göz ardı yapılması, yargıya duyulan güven ve saygınlığı sarsacağı gibi, Adalete olan inancı ortadan kaldırır ve yok eder.
Bu nedenledir ki; Yargıtay; bu güne değin maddi yanılgının belirlendiği durumlarda soruna müdahale etmiş baştan yapılmış açık maddi yanlışlığın düzeltmesini kabul etmiştir. Kaldı ki kimi açık maddi yanılgıya dayalı ve yanlışlığı son derece belirgin haksız ve adaletsiz sonuçların giderilmesi kamu düzeni açısından zorunludur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2002/10-895E ve 2002/838K, 2003/21-425E ve 2003/441K sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Mahkemenin davanın reddine dair kararının onanmasına ilişkin Dairemiz kararında maddi hatanın söz konusu bulunduğu anlaşılmakla Dairemizin 25/02/2016 tarih 2015/10256 Esas ve 2016/2890 Karar sayılı kararının kaldırılmasına karar verilerek dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
Dava, davacının 5434 sayılı Yasa kapsamında sigortalı eşinden ölüm aylığı alırken, 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olan babasından dolayı bağlanan aylığı kesen davalı Kurum işleminin iptali ile Kuruma borçlu olmadığının tespiti, borç nedeniyle aylığından yapılan kesintilerin faizi ile birlikte iadesi, kesilen aylığın yeniden bağlanması ve ödenmeyen aylıkların faizi ile birlikte ödenmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içindeki kayıt ve belgelerden; 1479 sayılı Yasa uyarınca sigortalı olan davacının babası …’in 08/06/1986 tarihinde vefat ettiği ve davacının talebi üzerine 01/02/2010 tarihinde davacıya babasından ölüm aylığı bağlandığı, davacının 5434 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olan eşi Bahattin Şimşek’in ise 11/12/2009 tarihinde vefat ettiği ve eşinden dolayı da ölüm aylığı aldığı, Kurum tarafından davacının her türlü kazanç ve irattan elde etmiş olduğu gelirinin asgari ücretin brüt tutarının üzerinde kaldığı belirtilerek babasından dolayı aldığı aylığının başlangıç tarihi itibariyle iptal edildiği ve davacıya borç çıkartıldığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davacının babasının ölüm tarihindeki mevzuata göre gelirinin bulunması nedeni ile davacıya aylık bağlanması mümkün değilse de, 1479 sayılı Yasa’nın 45. maddesine 24.07.2003 tarih 4956 sayılı Yasa’nın 23. Maddesi ile eklenen (c) fıkrasında bulunan “onsekiz yaşını, orta öğrenim yapması halinde yirmi yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde yirmibeş yaşını doldurmayan ve (18 yaşını doldurmayanlar hariç) bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan veya yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malul olan çocuklarla, yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan ve veya dul kalan ve bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan kız çocuklarının her birine %25’inden az aylık bağlanamaz” hükmü uyarınca kız çocuklarına aylık bağlanması mümkün hale gelmiştir. 02/08/2003 tarihinde yürürlüğe giren yasa hükmü önceki yasal düzenlemeye göre lehe olup davacı hakkında uygulanmasının gerektiği ortadadır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, karar düzeltme harcının istek halinde temyiz edene iadesine 26/01/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.