Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2015/975 E. 2015/21117 K. 26.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/975
KARAR NO : 2015/21117
KARAR TARİHİ : 26.11.2015

Y A R G I T A Y İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 4. İş Mahkemesi
TARİHİ : 11/11/2014
NUMARASI : 2012/239-2014/521

Davacı, vasisi yani ağabeyi Ramazan Civelek’e yetim malullük maaşının bağlanmasının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava, kısıtlı maluliyeti nedeniyle sigortalı babasından ölüm aylığı tahsisine karar verilmesine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık; yaşlılık aylığı almakta iken vefat eden babasından dolayı aylık talebinde bulunan kısıtlının maluliyeti nedeniyle babasına ait maaşın bağlanıp bağlanamayacağına ilişkindir.
506 sayılı Yasanın malullükle ilgili 53. maddesinde, çalışma gücünün en az üçte ikisini yitirenlerin malûl sayılacağı hükme bağlanmış iken, ölüm aylığı ile ilgili 68/1-C maddesinde, çalışamayacak durumda malûl olan çocuklara ölüm aylığı bağlanacağı hüküm altına alınmıştır. Hal böyle olunca, söz konusu maddeye göre aylık bağlanması için aldırılacak raporda aranması gereken husus “çalışamayacak durumda malûl” olmaktır. Anılan maddelere göre hangi hallerde çocukların çalışamayacak durumda malûl sayılacakları, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasına dayanılarak çıkarılan Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğündeki esaslara göre tespit olunur.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın 34/b maddesinde ölen sigortalının ölüm aylığının “Bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (e) bentleri hariç bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmayan veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış çocuklardan;
1) 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmayanların veya,
2) Kurum Sağlık Kurulu kararı ile çalışma gücünü en az % 60 oranında yitirip malûl olduğu anlaşılanların veya,
3) Yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kızlarının,her birine % 25’i,oranında aylık bağlanır” hükmüne göre ölen sigortalının erkek çocuğuna eğitim hayatına devam etmesi halinde kademeli olarak 25 yaşına kadar, devam etmediği takdirde çalışma gücünü %60 oranında yitirmesi halinde ölüm aylığı bağlanır.

Sürekli iş göremezlik ve malullük halinin belirlenmesinde izlenecek yolun ne olduğu 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun “Sağlık Raporlarının Usul ve Esasları”na dair 95. maddesinde hükme bağlanmıştır. Buna göre, kurum sağlık tesisleri tarafından raporlara dayanılarak verilen kararlara karşı ilgililerin S.S.Yüksek Sağlık Kuruluna itiraz hakları mevcuttur. Söz konusu kurulun raporlarının Kurumu bağlayacağı diğer ilgililer yönünden bağlayıcı olmayıp, Adli Tıp Başkanlığı veya Tıp Fakültelerinin ilgili ana bilim dalı konseylerinden Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılmasını isteyebilecekleri 28.06.1976 tarih ve 6/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararının gereğidir. Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu raporu ile Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi raporu arasında çelişki ortaya çıkması durumunda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.10.2010 gün ve 10-390 / 449 sayılı kararında da belirtildiği şekilde, çelişkinin Adli Tıp Kanunu’nun 15. maddesi gereği Adli Tıp Genel Kurulunca giderilmesi gereklidir. Çelişkinin Yüksek Sağlık Kurulu ile Tıp Fakültelerinin ilgili ana bilim dalından alınan sağlık kurulu arasında çıkması halinde de, amacın uyuşmazlığı en geniş katılımlı bir kurul kararı ile sona erdirmek, yeni çelişkilerin ortaya çıkıp uyuşmazlığı çözümsüzlüğe itmeyi engellemek olduğu dikkate alındığında, Adli Tıp Genel Kuruluna başvurulmalı ve alınacak raporla (maluliyet başlangıç tarihi de belirtilmek suretiyle ) uyuşmazlık sona erdirilmelidir.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, Sağlık Bakanlığı ile Kurumun birlikte çıkaracağı yönetmelikle düzenlenir.
11.10.2008 tarihli Çalışma ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinde düzenlenen sigortalının hak sahibi veya geçindirmekle yükümlü olduğu çocuklarının çalışma gücü kaybı tespitine ilişkin 14. maddesinde “Arıza/Hastalık listesinde (Ek-1) belirtilen hastalık veya arızaların meydana geldiği Kurum Sağlık Kurulunca tespit edilen sigortalının hak sahibi veya bakmakla yükümlü olduğu çocuğu malul sayılır.” hüküm altına alınmıştır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, kısıtlı vasisinin 19.09.2011 tarihli tahsis talebi üzerine Kurumun 26.01.2011 tarihli kararıyla çalışma gücünü en az %60 oranında yitirmediğinden talebin reddedildiği, Devlet Hastanesi ‘nin 17.06.2009 tarih ve 635 sayılı raporunda;” bilateral total işitme % 100 konuşma engeli, orta derecede mental retardasyon, özür durumuna göre vücut fonksiyon kaybı % 91 olduğu” na karar verildiği, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakultesi hastanesi’nin 13.12.2010 tarih ve 7737 sayılı raporunda ” bilateral total sensorinörinal işitme kaybı konuşma bozukluğu mevcut , özür durumuna göre tüm vücut fonksiyon kaybı %65.4 olduğu”nun bildirildiği, Yüksek Sağlık Kurulunun 19.08.2011 tarihli raporuna göre çalışma gücünün % 60 ını kaybetmemiş olduğundan malul sayılamayacağına karar verildiği, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulunun 08.01.2014 tarihli raporunda Ali oğlu 1971 doğumlu ‘ in 11.10.2008 tarih 27021 sayılı resmi gazetede yayınlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’ne göre beden çalışma gücünün %60’ını kaybetmediğinin bildirildiği, söz konusu raporda bu sonuç için yapılan muayenelerde ‘Proteus testi ile IQ:54 bulunduğu’, Psikiyatri muayenesinde: Kardeşi ile yapılan görüşmede bekar olduğu, altı kardeşin birincisi, nörodol 10 mg 2×1 kullandığı, nörodol almadığı zaman bağırıp çağırdığı, gençken saldırgan olduğu, 3 yaşında menenjit ve havale geçirdiği, kardeşinin vesayetinde olduğu, muayenesinde; konuşma ve dil yetisinin olmadığı, duygudurum gergin, duygulanım kısıtlı, düşünce süreci ve içeriğinin değerlendirilemediği, Açık bilişsel yeteneklerin değerlendirilemediği, uykusunun arttığı, iştahının bozuk olduğu, tanı olarak psikotik bozukluk düşünüldüğü, zekasının değerlendirilemediği, odyometrik incelenmesinde: Kooperasyon kurulamadığından odyogram yapılamadığı, timpanogramda, her iki kulak basıncının normal olduğu,her iki kulakta A.refleksler alınamadığı işitme kaybının çok ileri düzeyde olduğunun düşünüldüğü. Nörolojik muayenesinde: 42 yaşında erkek hasta 5-6 yaşlarında havale, serebral palsi sekeli, şuuru açık non-koopere sağır, dilsiz,işitme yok kuvvet kusuru yok, yürüme bozukluğu yok, derin tendon refleksleri +/+, patella refleksi yok, serebellar testler koopere olduğu kadarı ile normal, epileptik nöbet yok, zaman zaman ajitasyonları oluyormuş bu nedenle Nörodol kullandığının belirlendiği anlaşılmıştır.
Somut olayda; ‘in Kadıköy 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1793 esas sayılı dosyasında verilen karar ile kısıtlandığı, Üsküdar Devlet Hastanesi ‘nin rapruna göre %100 konuşma engeli ve orta derecede mental reterdasyon olduğu özür durumuna göre vücut fonksiyon kaybı % 91 olduğu, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakultesi hastanesi’nin raporuna göre de üm vücut fonksiyon kaybı %65.4 olduğunun bildirildiği, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu’nun raporunda davacıda IQ:54 bulunduğu, konuşma ve dil yetisinin olmadığı, duygudurum gergin, duygulanım kısıtlı, düşünce süreci ve içeriğinin değerlendirilemediği,Açık bilişsel yeteneklerin değerlendirilemediği, zekasının değerlendirilemediği,42 yaşında erkek hasta 5-6 yaşlarında havale, serebral palsi sekeli, şuuru açık non-koopere sağır, dilsiz,işitme olmadığı tespit edildiği halde çalışma gücünün %60’ını kaybetmediğinden malul olmadığının bildirildiği, sonuç olarak Ek1 Arıza/hastalık listesindeki ‘in birçok rahatsızlığına ilişkin değerlendirme yapılamadan rapor verildiği, Adli Tıp Kurulunun değerlendiremediği zekasının, açık bilişsel yeteneklerinin, diğer rahatsızlıklarının ve Ek-1 Arıza/hastalık listesine göre yeniden değerlendirilmesi için ek rapor alınmadan karar verilmesi hatalıdır.
Yapılacak iş; Yukarıda söz edilen yasal hükümler gereğince kısıtlı R’in zeka seviyesinin, açık bilişsel yeteneklerinin, diğer hastalık ve arızalarının Söz Konusu Yönetmeliğin Ek-1 Arıza/hastalık listesine göre yeniden değerlendirilmesi için Adli Tıp 3. İhtisas Kurulundan ek rapor almak, çelişki bulunması halinde üst kurul olan Adli Tıp Genel kurulundan rapor alınmak suretiyle giderilerek, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Kabule göre de; vesayet altındaki kişi için (yürürlükten kaldırılan 743 sayılı T.M.K 405/8 ve yürürlükte olan 4721 sayılı T.M.K’ nun 462/8.maddeleri gereğince) vesayet makamından dava açmaya izin alınmadan yargılamanın sürdürülerek sonuçlandırılması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA 26.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.