Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2015/8481 E. 2015/16181 K. 10.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/8481
KARAR NO : 2015/16181
KARAR TARİHİ : 10.09.2015

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 3. İş Mahkemesi
TARİHİ : 27/02/2014
NUMARASI : 2005/1942-2014/43

Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan M.. H.., H.. K.. ve C.. T.. Vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, sigortalının iş kazası sonucunda vefatı nedeniyle yakınlarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, maddi tazminat talebinin reddine, davacı anne için 50.000,00 TL, davacı kardeş için 2.500,00 TL manevi tazminatın davalı sigorta şirketleri dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamından; kazanın, sigortalının sevk ve idaresindeki araçla kırmızı ışıkta beklediği esnada, kendi şeridinde bulunan araçların arasından aniden çıkarak karşı şeride geçtikten sonra karşı yönden gelen davalı İbrahim’in kullandığı yolcu minibüsü ile çarpışması şeklinde gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, iş kazasının murisin ağır kusurundan kaynaklanması halinde hak sahiplerinin zararından davalıların sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işveren; Çalışanlarının işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup, bu çerçevede, risklerden kaçınmak, kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek, risk değerlendirmesi yapmak, yaptırmak, teknik gelişmelere uyum göstermek, tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek, mesleki riskleri önlemek, eğitim ve bilgi verilmek dahil her türlü tedbiri almak, gerekli araç ve gereçleri sağlamak, sağlık ve güvenlik tedbirlerini değişen şartlara uygun hale getirmek ve mevcut iş yerinin iyileştirilmesi için çalışmalar yapmak, diğer bir deyişle işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu olay tarihinde yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu’nun 77. maddesinin açık buyruğudur.
Anılan madde ile, işverenlere, işçi sağlığı ve iş güvenliği kavramından kapsamlı olarak, her türlü önlemi almak yanında, bir anlamda objektif özen yükümlülüğü de öngörülmektedir. Bu itibarla işverenin, işçinin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı takdirde, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri almaktan sarfınazar etmesi gerekmeyeceği gibi bir düşünce kabul edilemez.
4857 sayılı Kanun’un 77. ve devamı bir kısım maddeleri 30.06.2012 tarih ve 28339 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 37. maddesiyle, 01.01.2013 tarihinde yürürlüğe girmek üzere yürürlükten kaldırılmış olup, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümünü daha ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.
Gerek, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 77. maddesi ve gerekse 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. ve 5. maddeleri ile bunu uygun olarak çıkarılan iş güvenliği yönetmelikleri hükümleri işverenin sorumluluğunu objektifleştiren kriterler olarak değerlendirilmelidir. Bu sebeple mevzuatta yer alan teknik iş güvenliği kurallarına uyulmaması işverenin kusurlu davranışı olarak kabul edilmelidir. Ancak, işveren sadece anılan yazılı kurallara değil, yazılı olmayan ve teknolojinin gerekli kıldığı önlemlere aykırı davrandığında da kusurlu görülerek oluşan zararı karşılamalıdır. Öte yandan, objektifleştirilen kusur, kusur sorumluluğunu, kusursuz sorumluluğa yaklaştırsa da, onu kusursuz sorumluluk haline dönüştürmez. Çünkü bu halde dahi işverenin sorumluluğu için kusurun varlığı şarttır. Kusurun objektifleştirilmesi kriteri yanı sıra, Anayasa hükümleri ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesi kapsamında Türk Borçlar Kanunu’nun 417/2. maddesinin yorumlanması da işverenin sorumluluğunu oldukça genişletecektir. İşveren, zararlandırıcı olay nedeniyle sorumluluktan kurtulabilmek için, iş sağlığı ve güvenliği alanındaki ihmalleriyle oluşan zarar arasındaki uygun nedensellik bağının kesildiğini ispat etmelidir.
Somut olayda ise, murisin yargılamaya konu olayda ağır kusurlu olduğu açık-seçiktir. İlliyet bağını kesen nedenlerin bütün sorumluluk halleri için geçerli olduğu dikkate alındığında işveren ve bu arada diğer davalılar bakımından illiyet bağının murisin ağır kusuru nedeniyle kesildiği, bu nedenle davalıların sorumluluğuna gidilemeyeceği, bu açıdan hükme esas alınan ve mahkemece itibar edilen kusur raporlarının oluşa uygun olmadığı, davanın reddi gerektiği ortadadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde temyiz eden davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 10/09/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.