Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2015/7157 E. 2016/3201 K. 01.03.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/7157
KARAR NO : 2016/3201
KARAR TARİHİ : 01.03.2016

Davacılar murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, temyiz eden davalı vekili aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava 02.11.2008 tarihinde meydana gelen iş kazasında ölen sigortalının hak sahiplerinin ek dava ile bakiye maddi tazminat istemlerine ilişkindir.
Mahkemece maddi tazminat isteminin kabulüne, kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davalılardan vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu iş kazası nedeniyle hak sahiplerince açılan ve Mahkemesinin 2010/647E sırasında görülen kısmi davada hak sahiplerinin maddi zararlarının hesaplanmasına ilişkin 29.02.2012 günlü hesap bilirkişi raporuna karşı davacılar vekilinin 29.03.2012 celsede bir diyeceğinin olmadığını beyan ettiği, Temmuz 2012 ödeme dönemine kadar geçerli tüm PSD gelince, davacılar vekilinin hesap bilirkişi raporu ile hak sahiplerinin her biri için belirlenen zarardan Temmuz 2012 ödeme dönemine kadar geçerli tüm peşin sermaye değerini düşerek kalanın tamamını ıslah suretiyle talep ettiği, diğer bir deyişle 21.06.2012 ıslah tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat gereği alabileceği maddi tazminatın tamamını istediği, bu yargılamanın devam eden bölümünde Türk Borçlar Kanunun yürürlüğü girmesi ve anılan yasanın 55. Maddesindeki düzenleme gereği ilk peşin sermaye değerinin rücu edilebilir bölümünün düşülmesi ile tüm peşin sermaye değeri ile ilk peşin sermaye değerinin rücu edilebilir bölümleri arasındaki fark kadar hak sahiplerinin maddi tazminatlarında artış olmuş ise de taleple bağlı olarak maddi tazminat karar verildiği, görülmekte olan davanın da tüm peşin sermaye değeri ile ilk peşin sermaye değerinin rücu edilebilir bölümünün indirilmesinden kaynaklanan bu farka yönelik bulunduğu, kısmi davanın kesinleştiği, dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
…/…

Uyuşmazlık kısmi davada 21.06.2012 ıslah konusu maddi tazminat miktarının davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşturup oluşturmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü, “usuli kazanılmış hak” kavramının açıklanmasını ve açıklanan olgular karşısında somut olay ve taraflar yönünden gerçekleşip gerçekleşmediğinin irdelenmesini gerekli kılmaktadır.
Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır:
Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (9.5.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir. (HGK.nun 21.01.2004 gün, 2004/10-44 E, 19 K.)
Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez. (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001)
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün ve 2006/4-519-527 sayılı, 31.05.2006 gün ve 2006/10-307-337 sayılı ve 10.05.2006 gün ve 2006/4-230-288 sayılı ilamı).
Somut olayda, davacı vekili 29.02.2012 günlü hesap bilirkişi raporuna bir diyeceğinin olmadığını beyan ettiği gibi, hesap bilirkişi raporu ile hak sahiplerinin her biri için belirlenen zarardan Temmuz 2012 ödeme dönemine kadar geçerli tüm peşin sermaye değerini düşerek kalanın tamamını ıslah suretiyle talep ettiği, diğer bir deyişle 21.06.2012 ıslah tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat gereği alabileceği maddi tazminatın tamamını istediği açıktır. Hal böyle olunca kısmi davada davacıların 29.02.2012 günlü hesap bilirkişi raporunda hesaplanan zarardan Temmuz 2012 dönemine kadar geçerli tüm peşin sermaye değeri düşüldüğünde bulunan ve ıslah konusu maddi tazminat miktarının davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşturduğu göz ardı edilerek, davanın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hakkın ihlali niteliğinde olup bozma nedenidir.

…/…

Her ne kadar Türk Borçlar Kanunun 55. Maddesinin gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm olaylara uygulanması kamu düzenine ilişkin ise de bu uygulama ödenmesi gereken tazminat miktarı bakımından davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hakkı ortadan kaldırır nitelikte değildir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, 01.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

MG