Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2015/6911 E. 2016/4779 K. 21.03.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/6911
KARAR NO : 2016/4779
KARAR TARİHİ : 21.03.2016

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı ve davalılardan Kurum vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacının 1991 yılından 2009 yılının 12. ayına kadar davalı işverenin değişik işyerlerinde geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile “davacının davalı iş yerlerine bağlı olarak gerçekleştirdiği ve na 01.10.1996 – 17.12.1996 tarihleri arasındaki döneme ait 13 günlük bildirilmeyen hizmetinin bulunduğunun tespiti ve kabulü ile fazlaya dair talebin reddine” karar verilmiş ise de bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile gidilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı Kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispat edilebilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının ihtilaflı dönemde davalı adına tescilli farklı işyerlerinden, dava dışı işyerlerinden ve davalı adına tescilli olup olmadığı belli olmayan işyerlerinden hizmetlerinin bildirildiği, dosyada alınan bilirkişi raporunda da bu hususun belirtildiği, inşaat sezonuna ilişkin kayıtların getirtildiği, davacı ve davalı tanıkları ile bir kısım bordro tanıklarının re’sen dinlendiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, davacıya davalıya ait hangi işyerlerinde hangi tarihler arasında çalıştığı açıklattırılmadan, davalıya ait işyerlerinin ticaret sicil kayıtları getirtilmeden, davacının hizmetinin bildirildiği işyerlerinin kimin adına, hangi tarihlerde tescilli olduğu davalı Kurumdan sorulmadan, davalı işyerlerinin ihtilaflı döneme ilişkin dönem bordroları getirtilmeden ve bu işyerlerindeki bordro tanıkları dinlenmeden sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş, davacıdan davalıya ait hangi işyerlerinde hangi tarihler arasında çalıştığını açıklamasını istemek, davalı şirkete ait işyerlerinin ticaret sicili kayıtlarını getirtmek, davacının hizmetinin bildirildiği işyerlerinin kimin adına, hangi tarihlerde tescilli olduğunu davalı Kurumdan eksiksiz olarak sormak ve davacının çalışmalarının başka işyerinde mi davalı işyerinde mi geçtiğini araştırmak, davacının çalıştığını beyan ettiği davalı işyerlerinin ihtilaflı döneme ilişkin dönem bordrolarını getirtmek, dönem bordrolarında kayıtlı ve tarafsız tanıklar saptanarak bunların bilgilerine başvurmak, tanık beyanları arasındaki çelişkiyi gidermek, davacının işe giriş ve çıkış sürelerini net olarak belirlemek ve gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde ortaya koyduktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmadan eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının ve davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 21.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.