Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2015/4448 E. 2015/22743 K. 17.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/4448
KARAR NO : 2015/22743
KARAR TARİHİ : 17.12.2015

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul 22. İş Mahkemesi
TARİHİ : 30/10/2014
NUMARASI : 2014/473-2014/553

Davacı, 30.10.1992 tarihinden itibaren 5510 Sayılı Yasa’nın 32. Madde uyarınca ölüm aylığının bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacıya malul erkek çocuğu sıfatıyla babasının ölüm tarihi olan 30/10/1992 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti ile 30/10/1992 – 17/04/2008 tarihleri arasında mahrum kalınan ölüm aylığının davacıya faizleri ile birlikte ödenmesi gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın Kabulü ile davacıya babası A.. K.. nın ölüm tarihi olan 30/10/1992 tarihinden itibaren 5510 sayılı yasanın 32. Maddesi uyarınca ölüm aylığının bağlanması gerektiğinin tespitine, 30/10/1992-17/04/2008 tarihleri arasında hak edilen ve ödenmemiş aylıkların ödenmesi gerektiği aylardan itibaren işlenecek yasal faizler ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacı İdris Karaca’nın babası A.. K..’nın 30/10/1992 tarihinde vefat ettiği, İstanbul 1. İş Mahkemesinin 06/02/2014 tarih 2011/85 Esas ve 2014/12 Karar sayılı ilamı ile davacıya ölen babasından dolayı malul erkek çocuğu sıfatıyla dava dilekçesindeki talebi ile bağlı kalınarak 18/04/2008 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanmasına karar verildiği, verilen kararın 10. Hukuk Dairesinin 05/06/2014 tarih 2014/8558 Esas ve 2014/13953 Karar sayılı ilamı ile onandığı, söz konusu dosyada esas alınan Adli Tıp Kurumunun 20/04/2013 tarihli raporunda davacının maluliyet oranının % 80 olarak ve maluliyet başlangıcının 02/09/2003 tarihi olarak tespit edildiği, davacının Kuruma 19/10/2004 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 68/IV. Maddesinde “Sigortalının erkek çocuklarına bağlanan aylıklar, çocuğun 18 yaşını, ortaöğrenim yapması halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını dolduracağı tarihe kadar devam eder. Çalışamayacak durumda malul olan erkek çocukların aylıkları bu yaşlara vardıktan sonra da kesilmez. Ancak aylığı kesilen erkek çocuklardan sonradan çalışamayacak durumda malul olanlara, Sosyal Sigortaya yahut Emekli Sandıklarına tabi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almamaları şartiyle malullük durumlarının tespitine esas teşkil eden rapor tarihini takibeden aybaşından itibaren yeniden aylık bağlanır. 101 inci madde hükmü saklıdır.” hükmü yer almaktadır.
506 sayılı Yasa’nın 99. maddesinde ise; iş kazalarıyla meslek hastalıkları ve ölüm sigortalarından hak kazanılan gelir ve aylıkların hakkı doğuran olay tarihinden itibaren 5 yıl içinde istenmemesi halinde zamanaşımına uğrayacağı, bu durumda olanların gelir ve aylıklarının ise, yazılı istek tarihini takip eden aybaşından itibaren başlayacağı öngörülmüştür.
Somut olayda; İstanbul 1. İş Mahkemesinin 10. Hukuk Dairesinin onama kararı ile kesinleşen 2011/85 Esas sayılı dosyasında davacının maluliyet başlangıç tarihinin 02/09/2003 tarihi olarak tespit edildiği, davacının ise Kuruma 19/10/2004 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu, 506 sayılı Yasanın 99. maddesi gereğince maluliyet tarihini takip eden aybaşından itibaren ölüm aylığına hak kazandığı anlaşıldığından davacıya babasından dolayı malul erkek çocuğu sıfatıyla 01/10/2003 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanabilecektir.
Ayrıca, Sulh Hukuk Mahkemesinin 17/01/2008 tarih 2007/3184 Esas ve 2008/36 Karar sayılı ilamı ile İdris Karaca’nın kısıtlanmasına ve annesi velayeti altına alınmasına karar verildiğinden eldeki dava için husumete izin kararı alınmadan davanın karara bağlanması hatalı olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 17/12/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.