Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2015/3573 E. 2015/19326 K. 02.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/3573
KARAR NO : 2015/19326
KARAR TARİHİ : 02.11.2015

MAHKEMESİ : Konya 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 18/11/2014
NUMARASI : 2009/159-2014/600

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı ile davalılardan S…Makine ve Tesisat San. Tic. Ltd. Şti., M.. T.. ve Kurum vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ….tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve temyizin kapsamına göre taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine.
2-Dava, 24.03.2001 tarihindeki iş kazasında yaralanarak sürekli işgöremezliğe maruz kalan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, 5.015,50 TL maddi, 10.000 TL’nin manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte SGK dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İşbu dosyadaki uyuşmazlığın çözülmesi noktasında öncelikle müteselsil borç kavramının açıklanmasında fayda bulunmaktadır.
Bir borç ilişkisinde, borçlu alacaklı birer kişi olabileceği gibi aynı borç ilişkisinde birden çok borçlu veya birden çok alacaklı da söz konusu olabilir. Birden çok borçlunun varlığı halinde borçlulardan her biri borcun tamamından alacaklıya karşı sorumlu ise fakat alacaklı edimi bir defa elde edebiliyorsa “müteselsil borç ilişkisinden” söz edilir. Borç ilişkisinde birden çok borçlunun bulunması her zaman “müteselsil borç ilişkisini” doğurmaz. Borçlular arasındaki teselsül(müteselsil borç ilişkisi) sözleşmeden veya yasadan doğar. Sözleşme yada yasa gereğince borçlular arasında teselsül söz konusu değilse, bir borç ilişkisinden doğan bölünebilir bir edimde, borçlulardan her biri ancak edimden kendi payına düşen kısmı ifa ile yükümlüdür. Böyle bir durumda aynı hukuki işlemden doğan fakat birbirinden bağımsız “kısmi borçlar” söz konusudur. Müteselsil borçluluk, borçlulardan her birinin sözleşme veya yasa gereğince alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olduğu fakat borçlulardan birinin borcu ifa ile diğer borçluların da borçtan kurtulduğu bir birlikte borçluluk durumudur. Bu durumda yani borçlular arasında teselsülün varlığı halinde alacaklı borçlulardan her birine karşı bağımsız alacak haklarına sahiptir. Ancak borç bir defa ifa edileceğinden dolayı borcun bir defa ifasıyla bütün borçlar sona ereceğinden bu alacak hakları alacaklının mal varlığında tek alacak olarak yer alır. BK.md. 142’ye(Yeni BK. 163’e) göre “Alacaklı, borcun tümünün veya bir bölümünün ödenmesini, dilerse müteselsil
– borçluların hepsinden birden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Borcun tümü ödeninceye kadar bütün borçluların sorumluluğu devam eder”. Bu madde metninden açıkça anlaşıldığı üzere alacaklı, alacağının tamamını, müteselsil borçluların herhangi birinden isteyebilir. Bu durumda müteselsil borçlu, sadece kendi payına düşeni ödeyeceğini ileri süremez, borcun tamamı ödemekten kaçınamaz. Alacağın müteselsil borçluların birinden istenmesi, alacak fiilen elde edilmedikçe diğer borçluların sorumluluğunu ortadan kaldırmaz, Buna karşılık müteselsil borçlulardan birisi borcun tamamı veya bir bölümünü sona erdirmişse sona eren borç oranında öteki müteselsil borçlularda kendiliğinden borçtan kurtulur.(BK.145/1; Yeni BK.166/1).
Bunun yanında manevi tazminatın bölünüp bölünemeyeceği konusu yargılama konusu ihtilafın çözümü için önem arz etmektedir. Gerçekten, hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler, o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir haldir. Başka bir anlatımla üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle, manevi tazminatın bölünmesi, bir kısmının dava konusu yapılması ve kalanın saklı tutulması olanağı yoktur. Niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemez. Bir defada istenilmesi gerekir. Yargıtay H.G.K’nun 25.9.1996 gün ve 1996/21-397-637 karar ile 13.10.1999 gün ve 1999/21-684-818 sayılı kararı da bu doğrultudadır.
Son olarak belirtilmesi gereken diğer bir husus da gerek 1086 sayılı HMUK’nın 409/5 maddesinde gerekse 6100 sayılı HMK’nın 150/5 maddesinde belirtildiği üzere işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren üç ay içerisinde yenilenmeyen davalar açılmamış sayılır ve mahkemece bu hususta kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır
Tüm bu açıklamalar sonrasında somut olaya gelindiğinde, birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri takdirde haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanacağı açıktır ( 818 sayılı BK.51; 6098 sayıyı BK.61). Müteselsil sorumlukta ise yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere borçlulardan birinin borcun tamamını ödemesi halinde bu durumdan diğer borçlularda yararlanır. İş bu dosyada da 24.03.2001 tarihli iş kazası nedeniyle davacı kazalıya davalı borçlu M.. U.. tarafından maddi ve manevi zararlarına karşılık 150.000,00TL ödendiği ve bu miktarın davacının hesap olunan 87.461.20TL maddi zararı ile talep ettiği 10.000,00TL manevi zararının toplamından fazla olduğu ortadadır. Hal böyle olunca manevi tazminatın bölünemezliği ilkesi de gözetildiğinde davacının maddi ve manevi zararlarının tamamının müteselsil borçlu M.. U.. tarafından karşılanmasına göre diğer müteselsil borçluların da davacıya olan borçlarından kurtulmuş sayılması gerektiğinin karar yerinde göz ardı edilmesi doğru olmamıştır.
Ayrıca davacı vekili 24.11.2009 tarihli dilekçesi ile davalı SGK aleyhine açtığı davasını takipsiz bırakmış, Mahkemede buna göre 11.02.2010 tarihli oturumda dosyayı bu davalı bakımından yenileninceye kadar işlemden kaldırmıştır. Mahkemenin bu işlemden kaldırma kararı sonrasında davalı SGK bakımından davanın yenilenmesi söz konusu olmadığına göre aleyhine açılan davanın “açılmamış sayılmasına” karar verilmemesi de hatalı olmuştur.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacı ve davalılardan S.. Ş.. ve Mehmet Bahardır Topal’a iadesine, 02.11.2015 gününde oy birliğiyle karar verildi.