Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2015/3278 E. 2015/21941 K. 08.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/3278
KARAR NO : 2015/21941
KARAR TARİHİ : 08.12.2015

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Samsun 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 17/12/2014
NUMARASI : 2010/881-2014/949

Davacı, Kurum işleminin iptaliyle, oğlunun bakıma muhtaç olduğunun ve yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi i tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının çocuğunun çalışma gücünün % 60’ını kaybettiği ve buna göre bakıma muhtaç olduğunun tespiti ile davacının 5510 sayılı Kanundan istifade ederek yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacının oğlu çalışma gücünün en az %60′ ını kaybetmiş olduğunun ve bakıma muhtaç olduğunun tespitine, ancak yaşlılık aylığı talebinin ise reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 12.01.1995 – 31.10.2001, 01.01.2002 – 31.10.2002 ve 12.04.1999 – 05.10.2000 tarihleri arasında toplam 7 yıl 7 ay 19 gün Bağ-Kur sigortalılığı, 01.09.2005 tarihinden itibaren de kesintili şekilde 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalılığının olduğu, davacının 17.12.2009 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu, Kurumun Maluliyet Ve Sağlık Kurulları Daire Başkanlığı’nın 29.04.2010 tarihli raporu ile “davacının çocuğunun başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malul olmadığına” karar verildiği, bunun üzerinde Kurum tarafından 07.05.2010 tarihli yazı ile; “davacının çocuğunun bakıma muhtaç olmadığından talebinin reddine” karar verildiği, SS Yüksek Sağlık Kurulu’nun 02.07.2010 tarih, 50/3794 karar sayılı raporunda da, ““davacının sigortalı çocuğunun başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malul olmadığına” karar verildiği, yargılama aşamasında alınan Adli Tıp 3. İhtisas Kurulundan alınan 09.04.2010 tarih, 4397 karar sayılı raporda, “davacının sigortalı çocuğunun çalışma gücünün en az % 60’ını kaybetmiş olduğundan malul sayılması gerektiği ve başkasının sürekli bakımına muhtaç olduğuna” karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bedensel ve ruhsal arızalar nedeniyle sigortalıya ya da hak sahiplerine sosyal sigorta yardımlarının yapılabilmesi, yasal çerçevede bir raporun alınmış olmasına bağlıdır.
./..

Bu yönüyle davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasa’nın 95. maddesidir. Anılan maddeye göre, “Bu Kanun gereğince, yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, çalışma gücü kaybı, geçici iş göremezlik ödeneklerinin verilmesine ilişkin raporlar ile iş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücü veya çalışma gücü kaybına esas teşkil edecek sağlık kurulu raporlarının usul ve esaslarını, bu raporları vermeye yetkili sağlık hizmeti sunucularının sahip olması gereken kriterleri belirlemeye, usulüne uygun olmayan sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeleri düzenleyen sağlık hizmet sunucusuna iade edecek belirlenen bilgileri içerecek şekilde yeniden düzenlenmesini istemeye Kurum yetkilidir. Usulüne uygun sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeler ile gerekli diğer belgelerin incelenmesiyle; yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, vazife malullük derecesini, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu tespit edilen meslekte kazanma gücünün kaybına veya meslekte kazanma gücünün kaybı derecelerine ilişkin usulüne uygun düzenlenmiş sağlık kurulu raporları ve diğer belgelere istinaden Kurumca verilen karara ilgililerin itirazı halinde, durum Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır.
Kural olarak Yüksek Sağlık Kurulunca verilen karar Sosyal Güvenlik Kurumunu bağlayıcı nitelikte ise de diğer ilgililer yönünden bir bağlayıcılığı olmadığından Yüksek Sağlık Kurulu kararına itiraz edilmesi halinde inceleme Adli Tıp Kurumu giderek Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu aracılığıyla yaptırılmalıdır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 28.06.1976 günlü, 1976/6-4 sayılı Kararı da bu yöndedir.
Öte yandan, 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun “Adli Tıp Genel Kurulunun görevleri” başlıklı 15/f. maddesinde, Adli Tıp Genel Kurulunun, Adli Tıp İhtisas Kurulları ile Adli Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri, konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceleyeceği ve kesin karara bağlayacağı belirtilmiştir. Bu durumda, davalı Kurum vekilinin Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 3. İhtisas Kurulu’nun raporuna itirazı da dikkate alınarak, YSK raporu ile Adli Tıp 3.İhtisas Kurulu raporu arasındaki açık çelişkinin giderilmesi için, 28.06.1976 gün ve 6/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere, Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ndan görüş alınması gerekir.
Somut olayda, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun 02.07.2010 tarih, 50/3794 karar sayılı raporu ile 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 09.04.2010 tarih, 4397 karar sayılı raporu arasındaki maluliyet oranına ilişkin çelişkinin görülmüştür.
Yapılacak iş, H.G.K’nun 05.02.2003 gün ve 2003/21-23 Esas, 56 Karar sayılı kararında da açıkça belirtildiği şekilde, somut olayda Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun 02.07.2010 tarih, 50/3794 karar sayılı raporu ile 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 09.04.2010 tarih, 4397 karar sayılı raporu arasındaki maluliyet oranına ilişkin çelişkinin Adli Tıp Genel Kurulu’ndan alınacak rapor ile giderilmesi, ayrıca Adli Tıp Genel Kurulundan sigortalının % 60 maluliyetinin başlangıç tarihinin tespit ettirilmesi, yaşlılık aylığının şartlarının dava devam ederken tamam olması halinde usul ekonomisi ilkesi gözetilerek şartların tamam olduğu ayı takip eden aybaşından itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının gözetilmesi ve buna göre bir karar verilmesinden ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 08.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.