Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2015/3011 E. 2015/22187 K. 10.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/3011
KARAR NO : 2015/22187
KARAR TARİHİ : 10.12.2015

Y A R G I T A Y İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Bakırköy 18. İş Mahkemesi
TARİHİ : 12/11/2014
NUMARASI : 2013/75-2014/478

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava, davacının 26/03/2005-11/08/2005 tarihleri arasında davalı işverene ait iş yerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının Basın İş Kanununa göre geçtiğinini tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, açılan davanın kabulü ile davacının 26/03/2005 – 23/05/2007 tarihleri arasında 57 gün aylık net 1.152.60 TL ücretle 506 sayılı kanuna tabi olarak çalıştığının tespitine karar verilmiş ise de eksik araştırma ve inceleme ile sonuca gidilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 20/05/2005 varide tarihli işe giriş bildirgesi ile davacının 23/05/2005 tarihinde davalı şirkete ait 1122634 sicil numaralı işyerinde çalışmaya başladığının Kuruma bildirildiği, dönem bordrolarında davacının 23/05/2005-10/08/2005 tarihleri arasında 79 gün hizmet bildiriminin yapıldığı ancak dönem bordrolarındaki sigorta sicil numarası ile işe giriş bildirgesindeki sigorta sicil numarasının farklı olduğu, tanık beyanlarının alındığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliğinin kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır.

Çalışma olusu her türlü delille ispat kazanabilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Yapılacak iş, davalı işyerinin kanun kapsamına alındığı tarihi belirlemek, davalı işyerinin dava konusu dönemi kapsayan dönem bordrolarında ihtilaflı dönemin tamamında kayıtlı ve tarafsız tanıklar saptanarak bunların bilgilerine başvurmak, davacının çalışmaları ile ilgili olarak RTÜK’e herhangi bir belge verilip verilmediğini, bir bildirimde bulunulup bulunulmadığını araştırmak ve gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde ortaya koyduktan sonra davacının çalışmasının sürekli çalışma olduğu anlaşılırsa sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Kabule göre de; davacının ücretinin tespitine yönelik herhangi bir talebi olmamasına rağmen talep aşılarak ücret tespitinin de yapılması ve dönem bordrolarına göre davacının bildirimlerinin 23/05/2005 tarihinde başlamasına rağmen 23/05/2007 tarihine kadar olan hizmetlerinin tespitine şeklinde hüküm kurulması hatalı olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,