Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2015/21086 E. 2015/23093 K. 22.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/21086
KARAR NO : 2015/23093
KARAR TARİHİ : 22.12.2015

Davacı, davalı Kurum tarafından gönderilen ödeme emirlerinin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Kurum vekili ve davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava,ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece davacının zamanaşımı def’ine göre davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, dava dışı A. Ş.’nin Kurum’a olan prim ve işsizlik sigortası primi borçları nedeniyle davacı hakkında 2002/9 ila 2005/4. dönemlerine ilişkin 2007/11398 takip numaralı ve 2002/9 ila 2006/1. dönemlerine ilişkin 2007/11399 takip numaralı ödeme emirleri ile 6183 sayılı Kanun gereğince takip başlatıldığı, davacının dava dışı şirkette 16/05/2003 ila 12/05/2005 tarihleri arasında temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa’nın 80/5, 80/12 ve 6183 sayılı Yasa’nın 58. maddeleri ile İİK’nun 72. maddesidir. 506 sayılı Yasa’nın 80/5.maddesine göre “Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç diğer maddeleri uygulanır. Kurum, 6183 sayılı Yasa’nın uygulanmasında … diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır. 506 sayılı Yasa’nın 80/12. maddesinde, sigorta primlerini haklı bir neden olmaksızın yasal süresi içinde ödemeyen özel hukuk tüzel kişilerinin üst düzey yönetici ve yetkililerin Kurum’a karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları öngörülmüştür. 6183 sayılı Yasa’nın 58/1. maddesine göre ise, “ Kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu (İş Mahkemesi) nezdinde itirazda bulunabilir.
Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları ile öğretide kabul edildiği üzere “üst düzey yönetici” kavramından anlaşılan şirketin mali ve idari konularında tek başına emir ve tasarruf yetkisine sahip özel şekilde kendisine yetki verilen kişidir. Türk Ticaret Kanunu’nun 317. maddesine göre anonim şirketlerde şirketi yönetmek ve temsil etmek yönetim kuruluna aittir. Anonim şirkette primlerin ödenmesinde müteselsilen sorumlu üst yönetici ve yetkiliden söz edebilmek için primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili üst düzey yönetici olması, yönetim kurulu başkanı, başkan yardımcısı gibi ünvan taşıması veya temsil ve ilzam yetkisine sahip yönetim kurulu üyesi olması gerekir. Ödeme emrinin iptali istemine ilişkin olarak anılan maddeye dayalı olarak açılacak dava “menfi tespit” niteliğinde olup, ”böyle bir borcu olmadığı” veya “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” iddiaları dışında başka bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir.
Kamu alacağına ilişkin olarak anılan madde kapsamında öngörülen menfi tespit davası dışında, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılmasına anılan kanun hükümleri cevaz vermemektedir. Zira, tahsil edilmesi istenen alacak, kamu alacağı niteliğinde imtiyazlı olup sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsili sağlanmak istenmektedir. 6183 sayılı Kanunda, İcra ve İflas Kanununun 72. maddesine koşut bir hükme yer verilmemiş bulunması karşısında, Yasada öngörülen 7 günlük itiraz süresini geçiren kamu alacağı borçlusu, aynı konuda yeni bir menfi tespit, istirdat davası açamayacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2006 gün ve 2006/21-198 Esas, 249 Karar sayılı Kararı).
6183 sayılı Kanun ile menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczini” düzenleyen 6183 sayılı Kanunun 5479 sayılı Kanun ile değişik 79. maddesinde üçüncü şahıslar yönünden yer verilmiş ise de, bu olanak, kamu alacağı borçluları yönünden tanınmamıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.10.2007 gün ve 2007/21-623 Esas, 2007/717 Karar sayılı kararı da aynı yöndedir.
Öte yandan; 506 sayılı Kanun’un 80/1. maddesinde “İşveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak prim tutarlarını ücretlerinden kesmeye ve kendisine ait prim tutarlarını da bu miktara ekleyerek en geç ertesi ayın sonuna kadar Kuruma ödemeye mecburdur.” hükmü yer almakta olup, önce prime esas kazançlara ilişkin Kurum Tebliği, ardından bu tebliği yürürlükten kaldıran İşveren Uygulama Tebliği, bu süreyi ‘takip eden ayın sonuna kadar’ olarak belirlemiştir. Tebliğ’de “Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalıları çalıştıran işverenler, bir ay içinde çalıştırdıkları sigortalıların prime esas kazançları üzerinden hesaplanacak sigortalı hissesi prim tutarlarını sigortalıların ücretlerinden keserek, kendi hissesine isabet eden prim tutarlarını da bu tutarlara ekleyerek en geç takip eden ay/dönemin sonuna kadar Kuruma ödeyeceklerdir.
Ödeme süresinin son gününün resmi tatile rastlaması halinde, prim tutarları, en geç son günü izleyen ilk iş günü içinde Kuruma ödenecektir.” hükmü düzenlenmiştir. Bu durumda örneğin, ocak ayında doğan prim borcunun, takip eden şubat ayı sonuna kadar ödenmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Zamanaşımı süresinin uygulanmasına ilişkin mevzuat ve kronolojiye gelince. 506 Sayılı Yasanın 3917 sayılı Yasa ile değişik 80. maddesi uygulama zamanında durum şu şekildedir; 506 sayılı Kanunun 80. maddesinde, 3917 sayılı Kanun ile yapılan ve 8.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren; “Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.” hükmü uyarınca, Kurum alacakları yönünden 6183 sayılı Kanunun zamanaşımına ilişkin 102. ve devamı maddeleri geçerli olmuştur.
Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanması öngörüldüğünden, anılan Yasanın 102. maddesi uyarınca, sözü edilen alacaklar 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olmuştur. Anılan hüküm, “tahsil zamanaşımı” başlığı altında “Amme alacağı, vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar. Para cezalarına ait özel yasalarındaki zamanaşımı hükümleri mahfuzdur. Zamanaşımından sonra mükellefin rızaen

– yapacağı ödemeler kabul olunur” şeklinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla 506 sayılı Yasanın 80. maddesinde, 5198 sayılı Yasayla yapılan değişiklikten önce, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacakları, 6183 sayılı Yasanın 102.maddesi uyarınca, dönemin başladığı takvim yılını takip eden, takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde zamanaşımına uğramaktaydı.
5198 sayılı Yasanın 11. maddesi ile 506 sayılı Yasanın 80. maddesinde 06.07.2004 tarihinde yapılan değişiklikle, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Yasanın 102.maddesinin de uygulanmayacağı öngörülmüştür. Dolayısıyla Kurumun sigorta primlerinden doğan alacakları, eskiden olduğu gibi Borçlar Yasasının 125. maddesine göre 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olacaktır. Zamanaşımı başlangıcı da Borçlar Kanunun 128. maddesi uyarınca alacağın muaccel olduğu, yani ödeme tarihinin son günü olacaktır. Örnek olarak, 2004 yılı 8. ay primi 30.09.2004 tarihine kadar ödeneceğinden, zamanaşımı süresi 01.10.2004 tarihinden başlayacak ve 01.10.2014 tarihinde sona erecektir.
Somut olayda, dava konusu borcun 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinin yürürlüğe girdiği 01.07.2008 tarihinden önceki döneme ilişkin olduğu, 506 sayılı Kanunun ilgili maddelerinin olaya uygulanması gerektiği, dava dışı STG Enternasyonel Tur. Tic. A. Ş.’nin Kurum’a olan prim ve işsizlik sigortası primi borçları nedeniyle davacı hakkında 2002/9 ila 2005/4. dönemlerine ilişkin 2007/11398 takip numaralı ve 2002/9 ila 2006/1. dönemlerine ilişkin 2007/11399 takip numaralı ödeme emirleri ile 6183 sayılı Kanun gereğince takip başlatıldığı, davacının dava dışı şirkette 16/05/2003 ila 12/05/2005 tarihleri arasında temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı, 5918 Sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 6/7/2004 tarihi ve bundan sonraya ilişkin prim ve gecikme zamları yönünden Borçlar Kanunu madde 125’de öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçerli olduğu açıktır.
Mahkemece, yukarıda anlatıldığı şekliyle, işverenin sigorta primlerini borcun ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar ödeyebileceği belirtildiğinden 2004/5 dönemi ve öncesine ait prim ve işsizilik sigortası primi borcunun zamanaşımı nedeniyle takibin iptaline karar vermek, davacının dava dışı şirkette 16/05/2003 ila 12/05/2005 tarihleri arasında temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı anlaşıldığından 2004/6. dönemi ila 2005/4. dönemlerinden dava dışı şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı, bu nedenle mezkur dönemler bakımından talebin reddine ve takibin devamına karar vermek, 2005/5. döneminden sonrasına ait Kurum alacaklarından ise sorumlu olmadığı anlaşıldığından bu dönemler bakımından da takibin iptaline karar vermekten ibarettir. Öte yandan, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda Kurum alacağına ilişkin gecikme faizinin 27/05/2014 tarihine göre hesaplandığı anlaşılmaktadır. Oysa ki, gecikme faizinin ödeme emrinin düzenlendiği tarihe göre belinlenmesi gerekmektedir.
Mahkemece bu hususlar göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme sonucu verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurum vekilinin ve davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 22.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.