Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2015/2067 E. 2015/16036 K. 08.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/2067
KARAR NO : 2015/16036
KARAR TARİHİ : 08.09.2015

MAHKEMESİ : Samsun 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 23/10/2014
NUMARASI : 2012/640-2014/729

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R

1-Dava, sigortalının iş kazasından sürekli iş göremezliği nedeniyle kendisinin maddi ve manevi zararları ile eşinin manevi zararının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece,davacı eşin manevi tazminat isteminin reddi ile davacı sigortalı yararına 23.963,55 TL maddi ve 30.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 13.07.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davacı sigortalının davalıya ait iş yerinde döküm malzemesini tavanın içine dökerken sıçrayan çapağın gözüne gelmesi sonucu sağ gözünden yaralandığı ve % 41.2 sürekli iş göremezliğe uğradığı, SGK Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından olayın iş kazası olduğunun tespit edildiği ve olayın meydana gelmesinde davalı işverenin % 65, davacı işçinin % 35 oranında kusurlu oldukları ve % 5 oranında kaçınılmazlığın etkisi bulunduğunun belirtildiği, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi kusur raporunda olayın meydana gelmesinde davalı işverenin % 40, davacı işçinin % 60 oranında kusurlu olduklarının belirtildiği, anlaşılmaktadır.
4857 sayılı Kanun’un 77. maddesi uyarınca, işverenler iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumluluklar konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar. Anılan madde ile, işverenlere, işçi sağlığı ve iş güvenliği kavramından kapsamlı olarak, her türlü önlemi almak yanında, bir anlamda objektif özen yükümlülüğü de öngörülmektedir. Bu itibarla işverenin, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçinin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı takdirde gerekmeyeceği gibi bir düşünce ile almaktan sarfınazar etmesi kabul edilemez.
4857 sayılı Kanun’un 77. ve devamı bir kısım maddeleri 30.06.2012 tarih ve 28339 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 37. maddesiyle, 01.01.2013 tarihinde yürürlüğe girmek üzere yürürlükten kaldırılmış olup, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümünü daha ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.
Gerek, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 77. maddesi gerekse 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. ve 5. maddeleri ile bunu uygun olarak çıkarılan iş güvenliği yönetmelikleri hükümleri işverenin sorumluluğunu objektifleştiren kriterler olarak değerlendirilmelidir. Bu sebeple mevzuatta yer alan teknik iş güvenliği kurallarına uyulmaması işverenin kusurlu davranışı olarak kabul edilmelidir. Ancak, işveren sadece anılan yazılı kurallara değil, yazılı olmayan ve teknolojinin gerekli kıldığı önlemlere aykırı davrandığında da kusurlu görülerek oluşan zararı karşılamalıdır.
Öte yandan, objektifleştirilen kusur, kusur sorumluluğunu kusursuz sorumluluğa yaklaştırsa da, onu kusursuz sorumluluk haline dönüştürmez. Çünkü, bu halde dahi işverenin sorumluluğu için kusurun varlığı şarttır. Kusurun objektifleştirilmesi kriterinin yanısıra, Türk Borçlar Kanunu’nun 417/2. maddesinin, Anayasa hükümleri ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. maddesi kapsamında yorumlanması da işverenin sorumluluğunu oldukça genişletecektir.
Somut olayda, hükme dayanak alınan bilirkişi kusur raporunun oluş şekline uygun olmadığı gibi, davacı işçiye verilen kusur oranının da fazla olduğu ortadadır.
Yapılacak iş; olay tarihinde yürürlükte bulunan 4857 sayılı Kanun’un 77. maddesine uygun şekilde işçi sağlığı-iş güvenliği konularında uzman ehil bilirkişi kuruluna konuyu yukarıda açıklandığı biçimde yeniden inceletmek, kusur raporları arasındaki çelişkinin giderilerek verilen raporu dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirerek çıkacak sonuca göre karar vermekten ibarettir.
2-Zararlandırıcı olay ve dava tarihlerinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.maddesi ile “ağır bedensel zarar yada ölüm halinde zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar para ödenmesine karar verilebilineceği” hükmü getirilmiştir. Bu yeni düzenlenme ile 818 sayılı Borçlar Kanununun yürürlülük zamanında içtihatlarla düzenlenen husus yasa koyucu tarafından açıklığa kavuşturulmuş ve yaralanan sigortalının yakınlarının manevi tazminat davası bakımından haksahipliği durumu ön şartı olarak “ağır bedensel”zarar koşulunu getirmiştir.
Somut olaya gelince; yukarıda açıklanan ilkeler ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları ışığında, iş kazası nedeniyle sağlık bütünlüğü bozulan sigortalının eşinin manevi tazminat talep etme hakkı bulunmakla birlikte, olayın özelliğine, yaralanmanın niteliğine, meslekte kazanma gücündeki kayıp oranına ve özellikle sigortalının yaralanmasının ağır bedensel zarar oluşturmasına göre davacı eş yararına uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, istemin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozmanın niteliğine göre sair yönlere ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 08.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.