Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2015/16720 E. 2015/22723 K. 17.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/16720
KARAR NO : 2015/22723
KARAR TARİHİ : 17.12.2015

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Kayseri 3. İş Mahkemesi
TARİHİ : 09/07/2015
NUMARASI : 2014/566-2015/353

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacı ve davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1- Dosyadaki yazılara, hükmün uyulan önceki Yargıtay bozma kararına uygun biçimde verilmiş olmasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça ve yasaca cevaz bulunmamasına, temyiz kapsam ve nedenlerine göre, davacının tüm, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava, davacının 28.11.2008 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu meydana gelen sürekli iş göremezliği nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemenin 26.026,35 TL maddi tazminat ile 7.500,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine dair kurulan hükmü taraf vekillerinin temyizi üzerine Dairemizce SGK Maluliyet ve Sağlık Kurulları Daire Başkanlığı raporunda davacının sürekli iş göremezlik oranının % 15.2 olduğunun belirtildiği, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu kararında da aynı oranın belirtildiği, Adli Tıp 3. İhtisas Dairesi raporunda davacının sürekli iş göremezlik oranının % 14.1 olduğunun belirtildiği anlaşıldığından, raporlar arasındaki çelişkinin Adli Tıp Genel Kurulundan rapor alınarak giderilmesi ile davacının sürekli iş göremezlik oranı kesinleştikten sonra çıkacak sonuca göre davalının % 15,2 oranında Kurum tarafından belirlenen maluliyete ilişkin ilk rapora itiraz etmediği de gözetilerek bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak 41.694,30 TL maddi, 7.500,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.06.2013 gün, 2013/8-1013 esas, 2013/816 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere;
Usul hukuku alanında geçerli temel ilke, yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise, bu kanun hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olduğu, daima eskisinden daha iyi ve amaca en uygun olduğu fikri ile kanun koyucunun, fertlere ait olan hakların yeni usul hükümleri ile daha önce yürürlükte olan kanundan daha iyi ve daha adil bir şekilde korunacağına ilişkin inancıdır.
Usul kurallarının zaman bakımından uygulanmasında derhal uygulanırlık kuralı ile birlikte dikkate alınması gereken bir husus da, yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde, ilgili “usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığı”dır.
Hemen belirtilmelidir ki, dava; dava dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlayan ve bir kararla (veya hükümle) sonuçlanıncaya kadar devam eden çeşitli usul işlemlerinden ve aşamalarından oluşmaktadır. Yargılama sırasındaki her usul işlemi, ayrı ayrı ele alınıp değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.
Eğer bir usul işlemi, yargılama sırasında yapılmaya başlanıp, tamamlandıktan sonra, yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu işlem geçerliliğini korur. Başka bir deyişle, tamamlanmış usul işlemleri, yeni yürürlüğe giren usul hükmünden (veya kanunundan) etkilenmez. Buna karşın, bir usul işlemine başlanmamış veya başlanmış olup da henüz tamamlanmamış ise, yeni usul hükmü (veya kanunu) hemen yürürlüğe gireceğinden etkilenir. Çünkü, usule ilişkin kanunlar -tersine bir kural benimsenmediği takdirde-genel olarak hemen etkili olup, uygulanırlar (Üstündağ, Saim:Medeni Yarğılama Hukuku, Cilt:I-II, 6.Bası, İstanbul 1997, sahife:73-78; Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet:Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 11.Bası, Ankara 2011, sahife:61-66;YİBK.’nun 8.7.1942 gün ve E:13, K:19;Hukuk Genel Kurulu’nun 23.9.1964 gün ve E:7/1139, K:575; 09.3.1988 gün ve E:860, K:232; 23.11.1988 gün ve E:1988/1-825, K:1988/964; 22.02.2012 gün ve E:2011/2-723, K:2012/87 sayılı ilamları).
Bu genel açıklamalardan sonra, zaman bakımından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun ilgili hükmüne de değinmek gerekir:
HMK’nun “Zaman bakımından uygulanma” başlığını taşıyan 448.maddesi; “(1) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.” hükmünü içermektedir. Bu madde hükmüne göre, usul hükümleri kanunda aksine bir düzenleme getirilmediği takdirde tamamlanmış usul işlemlerine bir etkisi olmayacak, önceki kanuna göre yapılmış ve tamamlanmış olan işlemler geçerliğini koruyacaktır. Buna karşın, tamamlanmamış usul işlemleri yeni kanun hükümlerine göre yapılacaktır (Pekcanıtez/Atalay/Özekes:a.g.e., s.62).
Bu açıklamalar doğrultusunda, dava dilekçesinin mahkemeye verilmesi ve gerekli harçların yatırılması ile tamamlanan dava açılması işleminde, diğer bir ifade ile davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Buna göre, 6100 sayılı HMK ile hukukumuza giren belirsiz alacak davasına ilişkin hükümlerin, somut uyuşmazlıkta uygulanma imkânı bulunmamaktadır. (Yargıtay HGK 2013/10-436E-2013/1743K) Kaldı ki davacı Bozma ilamı öncesinde davayı ıslah etme hakkını kullandığından ikinci bir ıslah ile davasını belirsiz alacak davasına da dönüştüremez. Bu nedenle davacı zararının bakiye kısmını ancak bir ek dava ile talep edilebilir. Davacı vekilinin 03.07.2015 tarihli talep artırım dilekçesi ile başvuru harcı da yatırılmadığından ortada usulüne uygun açılmış bir ek davadan söz etmek de mümkün değildir. Davacı vekilinin yukarıda tarihi belirtilen dilekçesi ile arttırılan miktar yönünden talebin usul yönünden reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 17/12/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.