Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2015/15525 E. 2015/19348 K. 03.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/15525
KARAR NO : 2015/19348
KARAR TARİHİ : 03.11.2015

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 22. İş Mahkemesi
TARİHİ : 13/05/2015
NUMARASI : 2014/607-2015/273

Davacı, Kurum işleminin ve ödeme emirlerinin iptaliyle borçlu olmadığının tespitine ve tüm haciz işlemlerinin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, Kurumun 2007/12750, 2007/12751 ve 2007/12752 takip numaralı ödeme emirlerinden dolayı davacının borçlu olmadığının tespiti ve aleyhindeki tüm haciz işlemlerinin kaldırılması istemine ilişkindir.
Mahkemece, 7 günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığından, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 24.12.2004 tarihinde borçlu ….Konfeksiyon San. ve Tic. Ltd. Şti.’den hisse aldığı, aynı tarihte 5 yıl süre ile şirket müdürlüğüne atandığı, Noterden düzenlenen 28.12.2007 tarihli sözleşme ile hissesini E…. devrettiği, bu şirketin 2005/5 ila 11. ayları arasındaki dönemlere ait prim borcu, işsizlik primi borcu ve damga vergisi borçları nedeniyle 2007/12750, 2007/12751 ve 2007/12752 no’lu takip dosyaları üzerinde davacı aleyhine takip yapıldığı, bu nedenle davacı adına düzenlenen ödemeye çağrı yazısının ticaret sicili tarafından davacının adresi olarak bildirilen adrese tebliğe çıkarıldığı ve 15.05.2007 tarihinde annesinin imzasına tebliğ edildiği, davacının 22.03.2007 – 20.09.2007 tarihleri arasında yurtdışında olduğu, davacının 27.10.2008 tarihinde Kuruma müracaat ettiği ve adına tescilli menkul ve gayrimenkuller üzerine konulan hacizlerin kaldırılmasını talep ettiği, talebin Kurumca 30.10.2008 tarihinde reddedildiği, 01.12.2008 tarihinde İdare Mahkemesi’ne kurum işleminin iptali için dava açtığı, Mahkemece 12.01.2009 tarihinde görev yönünden red kararı verildiği, bu kararın 24.03.2009 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, bunun üzerine 21.04.2009 tarihinde iş bu davanın açıldığı görülmüştür.
6183 Sayılı Kanunun 54. maddesi hükmü uyarınca, süresinde ödenmeyen amme alacağı tahsil dairesince cebren tahsil olunur. Amme borçlusunun borcuna yetecek miktarda mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi de maddede belirtilen cebren tahsil şekillerinden birisidir. Bu bağlamda, borçtan dolayı cebren tahsile geçmeden önce anılan Kanunun 55. maddesi hükmünde öngörülen bilgilerin tümünü içeren bir ödemeye çağrı yazısının “ödeme emri”nin tebliğ edilmesi yasal zorunluluktur. Bir başka ifade ile kamu alacağı için “ödeme emri” çıkarılmadan haciz uygulanması ve diğer cebren tahsil yollarına başvurulması kanuna aykırıdır.
Özel kişilere tebligatın ne şekilde yapılacağı 7201 sayılı Tebligat Kanununun 10,16, 20 ve 21.maddelerinde ve Tebligat Tüzüğünün 22. maddesinde açıkça gösterilmiş bulunmaktadır. Tebligat Kanununun 10. maddesi uyarınca tebligat muhatabın bilinen en son adresinde bizzat kendisine yapılır. Tebligat Kanunun 16. ve Tüzüğün 22. maddesi gereğince kendisine tebligat yapılacak kişi ev adresinde bulunmaz ise tebliğ evrakı aile fertlerinden veya hizmetçi veya uşak gibi evinde çalışanlardan birine yapılır. Ancak muhatap yerine tebliğ yapılacak bu kişilerin mutlaka muhatapla birlikte oturmaları şarttır.
Somut olayda ödeme emirlerine ilişkin tebligatı alan davacının annesinin, davacı ile aynı çatı altında birlikte oturduklarına dair delil olmadığı anlaşıldığından davacıya yapılan tebligat geçersizdir. Bu nedenle ödeme emrinin iptali davasının açılması için yasada öngörülen 7 günlük sürenin 16.05.2007 tarihinden başlatılması doğru değildir.
Bu durumda davanın süresinde açıldığının kabulü zorunlu olup davanın esasına girilerek tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda kanıtları toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın süreden reddedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
Öte yandan; 6183 Sayılı Kanunun 54. maddesi hükmü uyarınca cebren tahsile geçmeden önce anılan Kanunun 55. maddesi hükmünde öngörülen bilgilerin tümünü içeren bir ödeme emrinin muhatabına tebliğ edilmesi yasal zorunluluktur. Bir başka ifade ile kamu alacağı için “usulüne uygun şekilde düzenlenmiş ve yasada belirtilen tüm şartları taşıyan bir ödeme emri” çıkarılmadan haciz uygulanması ve diğer cebren tahsil yollarına başvurulması kanuna aykırıdır.
Somut olayda, dosyada mevcut olan ve davacıya gönderilen “ödemeye çağrı yazılarının” 6183 sayılı Kanunun 55. maddesinde belirtilen bilgileri içermediği, bu nedenle hukuki olarak ödeme emri niteliğini taşımadığı, bu ödemeye çağrı yazısı haricinde davacı adına usulüne uygun şekilde düzenlenmiş ödeme emirlerinin olup olmadığının araştırılmadığı, buna rağmen davacı aleyhine haciz yoluna müracaat edildiği görülmüştür.
O halde, davacının temyiz itirazları yerindedir.
Yapılacak iş; davacıya yapılan tebligatın usulsüz olduğu, buna göre davanın süresinde açıldığının kabulü ile davanın esasına girmek, Kurumdan dava konusu haczin dayanağı olan, ödeme emirlerini getirtmek, ödeme emirlerinin yasada aranılan nitelikte olup olmadığını araştırmak, buna bağlı olarak haczin kesinleşip kesinleşmediğini tartışmak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine
03.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.