YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/14827
KARAR NO : 2015/19327
KARAR TARİHİ : 02.11.2015
ESAS NO : 2015/14827
KARAR NO : 2015/19327 Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Bakırköy 13. İş Mahkemesi
TARİHİ : 23/12/2014
NUMARASI : 2013/94-2014/558
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının 14.04.2006 tarihinde geçirdiği trafik kazasının iş kazası olduğunun tespitine ilişkindir
Mahkeme, davanın kabulüne karar vermişse de varılan bu netice doğru değildir.
İş kazası gerek öğretide, gerek 506 sayılı yasada, gerekse 1.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasında ve Yargıtay kararlarında tanımlanmıştır. Öğretide iş kazası, işçinin işvereninin hakimiyeti altında bulunduğu bir sırada, onun için ifa ettiği bir işten veya iş dolayısıyla dış bir sebeple aniden meydana gelen bir olay nedeniyle uğradığı zarardır. Doktrindeki bu tanımlamanın önemi iş kazasının aniden meydana gelen bir olay olarak nitelendirilmesidir. Bu yönüyle iş kazası nedeniyle bedensel zarar, meslek hastalığı nedeniyle bedensel zarardan ayrılır. Zira meslek hastalığında aniden ortaya çıkan bir zarar söz konusu olmayıp zararın zaman içerisinde meydana gelmesi söz konusudur. Ani kavramı ise kısa bir zaman dilimini ifade etmekle birlikte hemen meydana gelen bir zarar olarak anlaşılmamalıdır.
506 sayılı yasada iş kazası; 5510 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 1.10.2008 tarihinden önceki olaylarda 506 sayılı yasa uygulanmalıdır. 506 sayılı yasadaki tanımlamaya göre; “iş kazası, yasada açıklanan hal ve durumlarda meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence ve ruhça arızaya uğratan olaydır”.
Bu yasaya göre bir olayın iş kazası sayılabilmesi için; 1-Sigortalının iş yerinde bulunduğu sırada, 2-İşveren tarafından yürütülen bir iş dolayısıyla, 3-Sigortalının, işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda. 4-Emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, 5-Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında meydana gelmesi gerekir. 506 Sayılı Yasaya göre iş kazası sadece bu yasa kapsamında hizmet akti ile çalışan sigortalar bakımından söz konusudur. Bir iş yeri 506 sayılı yasa kapsamına alınabilecek nitelikte değilse bu iş yerinde çalışan işçinin maruz kaldığı kaza 506 sayılı yasa kapsamında iş kazası sayılmaz. Burada iş yerinin fiilen tescil edilip edilmediğinin bir önemi yoktur koşul bu nitelikte bir iş yerinin varlığıdır.
…/….
5510 Sayılı Yasaya göre iş kazası;Yasanın 13. maddesine göre iş kazası “yasada açıklanan hal ve durumlarda meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen yada ruhen özre uğratan olaydır.” Buna göre 5510 sayılı yasada 506 sayılı yasadan farklı olarak yalnızca “arıza” yerine aynı anlama gelen “özür” kelimesi kullanılmıştır.5510 sayılı yasada açıklanan hal ve durumlar ise; 1-Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, 2-İşveren tarafından yürütülmekte olan bir iş nedeniyle, 3-Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak başka bir yere gönderilmesi nedeniyle,asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, 5-Emziren kadın sigortalının, çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, 6-Sigortalının işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelmesi gerekir.
Her iki yasada benzer şekilde yer aldığı gibi “sigortalının iş yerinde bulunduğu sırada meydana gelen ve sigortalıyı bedence veya ruhça özre uğratan her olay” iş kazasıdır. Olayın iş kazası sayılması için kazanın sadece iş yeri koşullarından veya işverenin iş güvenliği önlemlerini almamasından meydana gelmesi gerekmez. Kazanın iş yerinde ve dolayısıyla işçinin işverenin otoritesi altında bulunduğu sırada meydana gelmesi yeterlidir.İş yeri ile ilgisi bulunmayan 3. kişilerin kasti veya taksirli eylemi, yıldırım düşmesi, deprem gibi doğa olaylarının neden olduğu kaza da iş kazasıdır. 5510 sayılı yasada ve 4857 sayılı yasada “işyeri” kavramı tanımlanmıştır. 5510 sayılı yasanın 11. maddesine göre “iş yerinde üretilen mal veya verilen hizmet ile nitelik yönünden bağlı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen iş yerine bağlı yerler, dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden veya meslek eğitim yerleri, avlu, büro gibi diğer eklentiler ile araçlar iş yerinden sayılır. 4857 sayılı iş kanununun 2. maddesine göre “işveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birime iş yeri denir”. İşverinin iş yerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve mesleki eğitim ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçlarda iş yerinden sayılır. İş yeri, iş yerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür. ” tanımına yer verilmiştir. Zararlandırıcı olay iş yeri dışında ise “işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla ” meydana gelen kazalarda iş kazası sayılacaktır. Zira iş aktinin bağımlılık unsuru gereği işçi iş yeri dışında bulunsa da iş vereninin hakimiyeti altında sayılır. İşçi işvereni ile iş ilişkisi dolayısıyla iş yeri dışında bulunur ve bu sırada kazalanırsa o anda işçinin görevi olsun olmasın olay iş kazasıdır.
5510 sayılı yasanın 506 sayılı yasadan farklı olarak iş kazası uygulamasını genişlettiği tek hal ise işçilerin işe gidip gelmeleri sırasında kaza geçirmeleri halidir. 506 sayılı yasa ” Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında” meydana gelen kazaları iş kazası saymaktadır. 5510 sayılı yasa ise “Sigortalının işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelmesi halini öngörmüştür. Buna göre 5510 sayılı yasaya göre sigortalı işvereninin sağladığı araçla tek başına işin yapıldığı yere giderken kazalanırsa bu iş kazası sayılacağı gibi işverene ait aracılar da iş yeri sayıldığından işçinin bu araç içerisinde bulunduğu sırada meydana gelen kazalar da iş kazası sayılacaktır. Fakat iş vereninin temin ettiği araç ile izinli olduğu sırada pikniğe veya eğlenmeye giden sigortalının kaza sonucu yaralanması olayında yargıtay içtihatlarına göre işverenin hakimiyeti altında bulunma hali olmadığından olay iş kazası sayılmamaktadır.
./..
Somut olayımızda ise; davacı kazalı davalı ‘nin taşeronu olan davalı işçisi olarak kaldırım kilit taşı döşeme işinde çalıştığını, olay günü işvereni M.Serdar tarafından İston A.Ş.’ye ait üretim yerinden malzeme(kilit taşı) almak için görevlendirildiğini, bu görev gereği dava dışı sürücünün kullandığı kamyonla malzeme yüklü vaziyette şantiye alanına dönerken meydana gelen kazada yaralandığını iddia etmiştir. Davalı ise bu iddiayı reddetmiş böyle bir görevlendirmenin söz konusu olmadığını, kazalının şahsi bir işi için kazaya konu araçta bulunduğunu ve dönüş yolunda meydana gelen kazada yaralandığını ifade etmiştir. Dosyada dinlenen çalışanı olan tanık; “iş yerlerinde (İston A.Ş.’ye ait imalathanede) yüklemelerin makinelerle yapıldığını, davacı kazalının yükleme yapması gibi bir durumun olmadığını” ifade etmiş, yine aynı iş için görevlendirilen(kilit taşı nakliye işi) diğer kamyon şoförü de bu ifadeyi teyit eder biçimde “yükleme alanına yalnız gittiklerini, kazalının kendi şahsi (bir yakınına para gönderme) işi için geldiğini ifade etmiştir.Özetle bir olayın iş kazası sayılması için zararlandırıcı olayın hizmet akdinin ifası sırasında yani işvereninin hakimiyeti altında meydana gelmesi şarttır. İşbu dosyada ise asıl işi kilit-parke taşı döşeme işi olan davacının, olay günü malzeme almak için şoför ile birlikte görevlendirildiğine dair iddiasını ispata yeter delil bulunmamakta olup bu kapsamda davasının reddi gerekirken kabulü doğru olmamıştır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 02.11.2015 gününde oy birliğiyle karar verildi.