Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2015/14410 E. 2015/16256 K. 10.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/14410
KARAR NO : 2015/16256
KARAR TARİHİ : 10.09.2015

MAHKEMESİ : Hatay İş Mahkemesi
TARİHİ : 15/03/2013
NUMARASI : 2012/417-2013/112

Davacı, yaşlılık aylığının iptaline ilişkin kurum işleminin iptalini ve kuruma borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine,
2.Dava, davacıya 01.02.2009 tarihi itibariyle bağlanan yaşlılık aylığının 01.02.2009 tarihi itibariyle iptali nedeni ile davalı Kuruma 4.724.00 TL yersiz ödendiği iddia olunan maaş tutarı ile işlemiş faiz alacağı ve 301.36 TL tedavi giderinden dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemenin, istemin kabulüne dair 15.09.2010 günlü kararı; Dairemizin 11.10.2012 gün ve 2011/74 Esas, 2012/17166 Karar sayılı ilamı ile “davacının 19.06.2010 tarihinden önce devam eden vergi ve oda kayıtları nedeniyle 5510 sayılı Yasa’ya göre sigortalı çalışması bulunduğu sabit olduğuna göre, bağlanan yaşlılık aylığının başlangıcından itibaren kesilmesinde ve ödenen aylıkların geri istenmesinde yasaya aykırılık bulunmadığından, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi” usul ve yasaya aykırı bulunarak bozulmuştur.
Mahkemenin 15.03.2013 tarihli direnme kararı üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.04.2015 gün ve 2013/21-2053 Esas, 2015/1282 Karar sayılı kararı ile “Mahkemenin “direnme” olarak adlandırdığı temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni delil ve gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır. Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.” gerekçesi ile Dairemize gönderilmiştir.
Somut olayda, davacının, davalı Kuruma verdiği 14.07.1997 tarihli Bağ-Kur’a giriş bildirgesi esas alınarak 18.02.1986 tarihinden geçerli olmak üzere kayıt ve tescilinin yapıldığı, davacının 23.03.2006 tarihli dilekçesi ile yurtdışında 31.01.1981-02.10.1985 tarihleri arasında geçen çalışma süreleri için borçlanma talebinde bulunduğu, 02.01.2009 tarihli talebine göre 01.02.2009 itibariyle yaşlılık aylığı bağlandığı, 08.02.1986 tarihinde başlayan vergi kaydının ve 20.2.1986 tarihinde başlayan oda kaydının devam etmesi nedeniyle Kurum tarafından 25.9.2009 tarihli işlemle yaşlılık aylığının başlangıcından itibaren iptal edildiği anlaşılmaktadır.
3201 sayılı Kanun’un ilk halinde yurt dışında geçen süreyi borçlanması nedeniyle Kanun’un 6.maddesine göre yaşlılık aylığı bağlananların yurt içinde çalışması aylığın kesilme nedeni olmadığı gibi sosyal güvenlik destek primi de (SGDP) kesilmemekteydi. 5997 sayılı Kanun ile yapılan düzenleme ile 19.06.2010 tarihinden itibaren Türkiye’de çalışanlar ile ilgili olarak SGDP uygulamasına geçilmiştir.
Davacı borçlanma hakkını 23.3.2006 tarihli dilekçe ile kullanmıştır. 08.05.2008 tarihinde yürürlüğe giren 3201 sayılı Kanun’un Geçici 7.maddesi ile bu tarihten önce borçlanma talebinde bulunanların hakları saklı tutalmakta ise de sosyal güvenlik destek primi (SGDP) uygulaması 19.06.2010 tarihinde yürürlüğe girmiş olduğundan bu tarihten önce aylık bağlananlar ile ilgili olarak Geçici 7.madde ile saklı tutulan bir yön bulunmamaktadır. Bu nedenledir ki 08.05.2008-19.06.2010 tarihleri arasında Türkiye’de çalışma aylığın kesilme nedenidir ve bu kişiler hakkında SGDP hükümleri de uygulanmaz.
Bu nedenledir ki 02.01.2009 tarihli talebine göre 01.02.2009 itibariyle yaşlılık aylığı bağlanan davacının 08.02.1986 tarihinde başlayan vergi kaydı ve 20.2.1986 tarihinde başlayan oda kaydının devam etmesi nedeniyle Kurum tarafından 25.9.2009 tarihli işlemle yaşlılık aylığının başlangıcından itibaren iptal edilmesi doğru olup davanın reddi gerekirken kabulü hatalıdır.
Öte yandan mahkemece kararının gerekçesinde; Kurumun aylık bağlanmasından önce davacının 5510 sayılı Kanun’un 4/1-(b) bendi kapsamında sigortalı olduğunu bilmesi nedeniyle aylığın iptalinin objektif iyiniyet ilkesine aykırı olduğu ve Kurumun aylığı iptal etmeden SGDP kesintisi yapabileceği belirtilmiş ise de Kanun’un açık hükmü karşısında bu görüşe itibar edilmesi mümkün değildir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 10.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.