YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/13930
KARAR NO : 2016/1989
KARAR TARİHİ : 15.02.2016
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan E.. S.. Mirasçıları ile Mirasçıları vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
A- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı mirasçıları vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine.
B- Davalı E.. S.. mirasçıları vekilinin temyiz itirazları bakımından yapılan incelemede;
Dava, 27.07.1990 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe maruz kalan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece; 150 TL maddi tazminatın 27.07.1990 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile 11.210,47 TL’nin 27.07.1990 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılardan Mirasçıları ile davalı ..den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, karar verilmiştir.
Dosyadaki ihtilafın halli öncesinde usuli kazanılmış hak kavramı ve bunun istisnalarına değinmekte fayda vardır.
Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin yada tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.Hemen belirtelim ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince de, sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı). Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK). Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 gün, 2004/10-44 E., 2004/19 K.). Bu sayılanların dışında ayrıca görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001).
Bu açıklamalar sonrasında somut olaya geldiğimizde Mahkemenin 19.09.2013 tarihli kararı ile; “davalılardan E.. S.. aleyhine açılan davanın zaman aşımı nedeniyle reddine, 150,00 TL manevi tazminatın 27.07.1990 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan Ve mirasçılarından müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, davacının maddi tazminata ilişkin talebinin reddine, ” karar verildiği, davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 28.01.2014 tarih, 2014/1576 Esas-2014/11396 Karar sayılı ilamı ile bu kararın bozulduğu, anılan bozma ilamında davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verilerek yalnızca maddi tazminat davası bakımından hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunda hatalı olduğu gerekçesinin mevcut olduğu, Mahkemece ilgili bozma ilamına uyulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda Dairemizin yukarıda esas karar numarası verilen bozma ilamı kapsamı dışında kalan davalı E.. S.. aleyhine açılan davanın “zaman aşımı nedeniyle reddine” dair hüküm de kesinleşmiştir. Halin böyle olmasına göre bu davalı bakımından yukarıda belirtilen sebepler kapsamında lehine oluşan usuli kazanılmış hak durumunu gözeterek “karar verilmesine yer olmadığına” dair bir karar verilmesi gerektiği halde maddi tazminattan sorumluluğunu doğurur şekilde verilen yazılı kararın hatalı olduğu açıktır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı E.. S.. mirasçıları vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Kararın yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan E.. S.. mirasçılarına iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davalılardan mirasçılarına yükletilmesine, 15.02.2016 gününde oy birliğiyle karar verildi.