YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/10276
KARAR NO : 2016/2579
KARAR TARİHİ : 22.02.2016
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 21/05/2011-25/09/2011 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının davalı işyerleri nezdinde 21/05/2011-25/09/2011 tarihleri arasında geçen sigortalı hizmetlerinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne dair hüküm kurulmuştur.
Uyuşmazlık, fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, Mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır.
Çalışma olgusu her türlü delille ispat edilebilirse de çalışmanın konusu, niteliği, başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 5510 sayılı Yasa 4/a maddesi kapsamında tescil kaydının bulunmadığı, davalı işyerine ait 2011/05-09 aylara ait dönem bordrolarının getirtildiği, duruşmalarda dönem bordrolarında sigortalı olarak kaydı yer alan çalışanların tanık sıfatıyla dinlendiği, dinlenen bordrolu tanıkların davacıyı tanımadıklarını beyan ettikleri, ayrıca duruşmalarda davacı ve davalı tanıklarının da dinlenmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda, duruşmalarda dinlenen tanık beyanlarının yetersiz ve çelişkili olduğu anlaşılmakla Mahkemece davacının davalı işyeri nezdinde çalıştığı iddiasının hiçbir tereddüte yer vermeksizin belirlenmeden yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olmuştur.
Yapılacak iş; tanık beyanları arasındaki çelişkileri gidermeye yönelik olarak davalı işyerinin hayvan besihanesi inşaatı olduğunun da kabulüne göre Sosyal Güvenlik Kurumu, zabıta, maliye, meslek odası aracılığı ve muhtarlık marifetiyle işyerine ihtilaf konusu dönem içerisinde komşu olan diğer işyerlerinde uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanları, işyeri sahipleri, yoksa davalı inşaat işyerinin bulunduğu mahallin mahalle muhtarı ve azaları ile bulunması halinde mesken sahiplerinin araştırılıp tespit edilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, gerektiğinde araştırma genişletilerek gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 22.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.