Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/9097 E. 2014/28086 K. 23.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/9097
KARAR NO : 2014/28086
KARAR TARİHİ : 23.12.2014

MAHKEMESİ : Bursa 6. İş Mahkemesi
TARİHİ : 26/02/2014
NUMARASI : 2013/12-2014/58

Davacı, sigortalılık başlangıç tarihinin 10/06/1996 olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacının sigortalılık başlangıcının 10/06/1996 tarihi olarak tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de, bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup, usul ve yasaya aykırıdır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının davalı işyerinde 10/06/1996 tarihinde çalışmaya başladığına ilişkin işe giriş bildirgesinin, davalı işverence davalı kuruma 13/06/1996 tarihinde ibraz edildiği ve davacıya ait SGK hizmet cetveli incelendiğinde, ilk sigorta prim ödemesinin 1479 sayılı Yasa kapsamında 21/12/2013 tarihinde yapıldığı, öncesinde sigorta prim ödemesinin bulunmadığı; davalı işverene ait sözkonusu işyerinin, 506 sayılı Yasa kapsamına 20/12/1995 tarihinde alındığı; 23/12/1997 tarihinde ise Kanun kapsamından çıktığı anlaşılmış, davacının tespitini talep ettiği tarih itibari ile davalı işverene ait 1996 yılı 2. dönem sigorta prim bordroları istendiği halde, Kurumca ibraz edilmediği; mahkemesince, bildirgede yazılı “K.balıklı Sarıyer Sokak no:11 Bursa” adresi ve 10/06/1996 olan işe giriş tarihi itibari ile davalı Kurum’dan, Belediye Başkanlığı ve ilgili Vergi Dairesi Müdürlüğü’nden ve kolluk marifeti ile davalıya ait işyerine komşu işyerlerinin ve komşu işyeri bordro tanıklarının araştırılmadığı belirlenmiştir. Davacının tanık olarak gösterdiği eşi A.. U.. alınan beyanında; 1996 yılında eşi olan davacının davalı işverene ait tekstil konulu işyerinde yaklaşık iki sene kadar çalıştığını, 1996 yılı Haziran ayı içerisinde işe girdiğini, işverence, işe giriş bildirgesi verildiği halde, sigorta prim ödemelerinin yapılmadığını ifade etmiştir.
Bu haliyle dava dosyasındaki uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları(sigortalılık başlangıcının tespiti davaları) için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Gerçekten; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasa’sının 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olayda, Mahkemece, açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığı yöntemince araştırılmadan, davacı tarafından gösterilen ve eşi olan tanık dışında, re’sen araştırılacak davalı işyerinde çalışan dönem bordro tanıkları, komşu işyeri sahipleri ve komşu işyeri bordro tanıkları dinlenmeksizin ve davacı tanığının beyanı doğrultusunda gerekli araştırmalar yapılmaksızın, eksik inceleme ile sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş; davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp, bildirge tarihi itibari ile davalıya ait tekstil konulu işyerine ait 1996 yılı 2. dönem bordrolarını davalı Kurum’dan temin ederek, tespit edilen dönem bordro tanıklarını re’sen dinlemek; ilgili SGK İl Müdürlüğünden, Belediye Başkanlığından, ilgili Vergi Dairesi Müdürlüğü’nden, ayrıca zabıta marifetiyle işyerine(K.b. Sarıyer Sok. No:… Bursa) o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde bildirge tarihinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının; yoksa işyeri sahiplerinin hem ilgili Kurumlar nezdindeki kayıtları üzerinden hem de mahallinde titizlikle araştırılıp tespit edilerek çalışmanın niteliği, alınan ücret hususları ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak sureti ile gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasa’nın 2, 6, 9 ve 79/10. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik araştırma sonucu yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 22/12/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.