Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/8604 E. 2014/17310 K. 15.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8604
KARAR NO : 2014/17310
KARAR TARİHİ : 15.09.2014

MAHKEMESİ : Samsun 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 04/03/2014
NUMARASI : 2009/570-2014/65

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, kanuni gerektirici sebeplere ve temyiz kapsam ve nedenlerine göre taraf vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, 15.12.1997 tarihinde maruz kaldığı iş kazası nedeniyle %37 oranında sürekli iş göremezliğe maruz kalan sigortalının maddi ve manevi zararının giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, davalı Y.. Z.. aleyhine açılan davaların reddine, davalı şirket aleyhine açılan maddi tazminat davasının reddine-15.000,00TL manevi tazminatın davalı Z.. Su ürünleri AŞ tahsiline karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası olduğu, iş kazasının oluşumunda davacının %25 oranında mütefarik kusurunun bulunduğu, hükme esas alınan hesap raporunda Kurum’un davacıya iş kazası sigorta kolundan yaptığı ödemenin ilk peşin sermaye değerinin rücuya tabi kısmı yerine tüm peşin sermaye değerinin düşülerek neticeye varıldığı anlaşılmıştır.
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (iş kazasına dayanan maddi tazminat tazminat davaları) haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya veya ölüm halinde hak sahiplerine iş kazası sigorta kolundan bağlanan bir gelirin bulunup bulunmadığının tespiti ile var ise bu gelirin B.K.’nın 55.maddesi de gözetilerek ilk peşin sermaye değerlerinin rücuya tabi kısmının hesaplanan tazminattan tenzili gerekir.(Rücuya tabi kısım=Kurumun sigortalıya iş kazası sigorta kolundan bağladığı sürekli iş göremezlik gelirinin ilk peşin sermaye değeri ile varsa geçici iş göremezlik ödemesi tahsislerinin sigortalının kusuruna denk gelen miktarlarının bu tahsislerin toplamından tenzili ile ortaya çıkan değerler.)
Somut olayda, davaya konu zararlandırıcı olayın iş kazası olduğu tartışma konusu değildir. Tartışma konusu olan Kurumun iş kazası sigorta kolundan davacı sigortalıya yaptığı ödemenin tüm peşin sermaye değerinin hesaplanan maddi tazminattan tenzil edilerek neticeye varılmasının doğru olup olmadığı, ayrıca manevi tazminatın miktarına ilişkindir.
Yukarıda da belirtildiği üzere iş kazalarından kaynaklanan maddi tazminat davaları nitelikçe Kurum tarafından karşılanmayan maddi zararların karşılanmasına dair davalardır. Buna göre davacının sürekli iş göremezliği nedeniyle Kurumun iş kazası sigorta kolundan kendisine yaptığı bir ödeme var ise bunun, ayrıca yine var ise geçici iş göremezlik ödemesinin hesaplanan maddi tazminattan düşülmesi esastır.
Bunun yanında Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile sigortalı yakınlarına verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları,tarafların sosyal ve ekonomik durumları,paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu,olayın ağırlığı,davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez ve yine 22.06.1966 gün 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de açıklandığı üzere zarar görenin müterafik kusurunun varlığı halinde bu durumun manevi tazminatın takdirinde göz önünde bulundurulması gerekir.
Bu açıklamalar kapsamında somut olayda, davacı için hesaplanan maddi tazminattan Kurumun bu sigortalıya yaptığı bu tahsislerin ilk peşin sermaye değeri ile varsa geçici iş göremezlik ödemesinin rücuya tabi kısımlarının tenzili yerine tüm peşin sermaye değerinin düşüldüğü hesap raporuna itimat edilmesi doğru olmamıştır. Bunun yanında manevi tazminat davası bakımından da olay tarihi, tarafların sosyal ekonomik durumları ile davacının mütefarik kusur oranı ve maluliyeti gözetildiğinde lehine kararlaştırılan 15.000,00TL tutarlı manevi tazminat da fazla olmuştur.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Yapılacak iş; maddi tazminat davası bakımından davacının maddi zararını güncel verilere göre yeniden hesaplatmak, davacıya anılan iş kazası nedeniyle sürekli iş göremezlik geliri olarak Kurumca bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değeri ile yine Kurumca sigortalıya yapılan geçici iş göremezlik ödemelerinin rücuya tabi kısımlarını( Rücuya tabi kısım=Kurumun sigortalıya iş kazası sigorta kolundan bağladığı sürekli iş göremezlik gelirinin ilk peşin sermaye değeri ile geçici iş göremezlik ödemesi tahsisleri toplamının sigortalının kusuruna denk gelen miktarlarından tenzili ile ortaya çıkan değerler) hesaplanan bu tazminattan düşerek neticeye varmak, manevi tazminat davası bakımından ise davacı lehine daha uygun miktarda tazminata karar vermekten ibarettir.
O halde taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Mahkemenin kabul ve uygulama şekli bakımından ise, karar başlığında davalı Zaman Su ürünleri A.Ş.’nin adının belirtilmemesi ayrıca yargılama sırasında vefat eden davalı Y.. Z..’ın davanın tarafları arasında gösterilmesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 15.09.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.