Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/8498 E. 2014/11062 K. 15.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8498
KARAR NO : 2014/11062
KARAR TARİHİ : 15.05.2014

MAHKEMESİ : Baykan Asliye Hukuk İş Mahkemesi
TARİHİ : 24/12/2013
NUMARASI : 2010/74-2013/224

Davacı, iş kazası sonucu malüliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde yargı yolu yanlışlığı nedeniyle, dava şartı yokluğu sebebiyle reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Dava, %11.2. oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan davacının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, yargı yolu yanlışlığı nedeni ile dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki hukuki ilişkinin hizmet akdine dayanması, gerek sigortalılık olgusunun varlığında, gerekse meydana gelen zararlandırıcı olayın iş kazası sayılmasında ön koşul oluşturmaktadır.
Hizmet akdi Borçlar Kanununun 313-354.maddeleri arasında düzenlenmiş olup, ayrıca İş Kanunlarında da hizmet akdini düzenleyen çeşitli hükümler yer almaktadır.
İstisna akdi Borçlar Kanununun 353.maddesinde “İstisna, bir akittir ki onunla bir taraf (müteahhit), diğer tarafın (iş sahibi) vermeği taahhüt eylediği semen mukabilinde bir şey imalini iltizam eder.” şeklinde tanımlanmaktadır.
İstisna akdinde müteahhit eser meydana getirmekten ibaret bir işgörme edimini borçlanmaktadır. Bir işgörme borcu doğuran sözleşme olmakla beraber, burada önemli olan, çalışmanın kendisinden ziyade, bu çalışma neticesi ortaya çıkan ve objektif olarak gözlenmesi kabil sonuçtur (Cem Baygın. Türk Hukukuna göre istisna sözleşmesinde ücret ve tabi olduğu hükümler.S.8) Müteahhit, iş sahibi ile akdi ilişkiye girerken bir sonuç (eser) meydana getirmeyi taahhüt etmektedir. Bu anlamda eser, bir işgörme faaliyetinin maddi veya maddi olmayan sonucudur. Kuşkusuz bağımsız bir varlığı değiştirmeye, işlemeye veya biçimlendirmeye yönelik edimler de eser kavramına dahil sayılır ve istisna sözleşmesinin konusunu oluştururlar. Ücret belli bir süre çalışıldığı için değil, netice için ödenmektedir. Müteahhidin, kararlaştırılan zamandan önce taahhüdünü yerine getirmesi, ücret üzerinde herhangi bir etki meydana getirmeyecektir. İstisna akdinde ekonomik risk müteahhit tarafından yüklenirken, hizmet akdinde işveren tarafından karşılanacaktır.
Hizmet akdini karakterize eden unsurlar; “ücret”, “bağımlılık” ve “zaman” olarak sıralanabilir. Hizmet akdinde zaman-belirli bir süre çalışmak ön planda iken, istisna akdinde zaman belirleyici olmayıp, sonuç ön planda tutulmaktadır. Hizmet akdinde, işçinin işi ifa, özen gösterme, sadakat borcuna karşılık, işverenin ücret ödeme, ihtimam ve yardım gibi borçları bulunmaktadır.
Zaman ve bağımlılık unsurları hizmet akdinin ayırıcı ve belirleyici özellikleridir. Çalışan, Borçlar Kanununun 313.maddesinin öngördüğü çerçeve içinde, zaman ve bağımlılık unsurlarını gerçekleştirecek biçimde çalışmaktaysa, aradaki çalışma ilişkisi hizmet akdine dayanıyor demektir. Bilindiği üzere zaman unsuru, çalışmanın, işgücünün belirli yada belirli olmayan bir süre içinde, işveren veya vekilinin buyruğunda bulundurmayı kapsamaktadır. Hiç kuşkusuz çalışan, bu süre içinde, işveren veya vekilinin buyruğu ve denetimi altında (bağımlı olarak) edimini yerine getirecektir. Burada söz konusu olan bağımlılık ise, her an ve durumda çalışanı denetleme veya buyruğuna göre edimini yaptırma olanağını işverene tanıyan, çalışanın edimi ile ilgili buyruklar dışında, çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte bir çalışmadır. Eğer ki çalışan, işgücünü belirli ya da belirli olmayan bir zaman için çalıştıranın buyruğunda bulundurmakla yükümlü olmayarak, işveren buyruğuna bağlı olmadan sözleşmedeki amaçları gerçekleştirecek biçimde edimini görüyorsa, sözleşmenin amacı bir eser meydana getirmekse, çalışma ilişkisi istisna akdine dayanıyor demektir.
Çalışma ilişkisinin istisna akdine dayanması halinde iş sahibinin, iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan iş sağlığı ve güvenliğini sağlama yükümlülüğü bulunmayacağı gibi meydana gelen kaza olayı da 5510 sayılı Kanun kapsamında iş kazası olarak adlandırılamayacaktır.Zira taraflar arasındaki ilişkinin istisna akdi olması halinde dahi idari yargının görevli bulunması söz konusu değildir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, 17.3.2010 günü B.. K..nın çevre düzenlemesi yaptığı Baykan Kent Orman Piknik alanında çalışan davacının bordür taşı indirilmesi esnasında yaralandığı,parke alımı ve taşınması işinin ihale edilmek suretiyle davalı Kaymakamlık tarafından dava dışı L. Parke Day. Tük. Mal. Pet. Ürün. Nak. İnş. San. Tic. Ltd. Şti.’ne verildiği, TC. Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Kurulunun 9.7.2012 günlü raporuna göre davacıda yüksekten düşen cisimle yaralanmaya bağlı olarak birden çok parmak yaralanması meydana geldiği, iyileşme süresinin 17.3.2010 tarihinden itibaren 3 ya kadar uzayabileceği bu sürede %100 malul sayılması gerektiği belirtilerek, davacıda oluşan meslekte güç kayıp oranının %11,2 olarak saptandığı,kazaya ilişkin SGK Teftiş Kurulu Başkanlığınca düzenlenen müfettiş tahkikatı bulunmadığı,Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığının 27/10/2010 tarihli Müfettiş Raporuna göre,B.. K.. ile davacı arasında istisna akdi sözkonusu olup taraflar arasında iş akdi bulunmadığından olayın iş kazası olmadığının belirtildiği, yargılama sırasında alınan kusur raporuna göre davalı B.. K..nın ( B.. K.. Köylere Hizmet Götürme Birliği ) kusurunun bulunmadığı, dava dışı L. Parke Day. Tük. Mal. Pet. Ürün. Nak. İnş. San. Tic. Ltd. Şti.’nin çalışmaların kontrol edilip denetlenmemesi, iş güvenliğinin çalışanların inisiyatifine bırakılmasını, kamyon yükleme işi için önceden planlama yapılarak kamyon kasası içerisindeki bulunan paketlerin kamyondan malzeme alımı esnasında devrilmeyek şekilde kasa içerisine yerleştirilmesinin sağlanmaması sebebiyle % 30 oranında kusurlu olduğu, davacının ise aracın kasasında malzemelerin indirilmesi sonrasında ortaya çıkabilecek tehlikeli durumların ön görebilecek yaşta ve tecrübede olmasına rağmen devrilme ihtimali bulunan paketin yakınında bulunması, kamyonda bulunan paketlerin kamyonun boşaltılması esnasında devrilmesi tehlikesini göz önüne almayarak, dikkatsiz ve tedbirsiz bir şekilde kamyondan paket alması sebebiyle %70 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği,hesap bilirkişisi Av. E.A. tarafından düzenlenen 22/11/2013 havale tarihli rapora göre, dosyada dava dışı SGK tarafından davacının maluliyet işlemlerin tamamlanıp tamamlanmadığı, tamamlanmış ise davacıya gelir bağlanıp bağlanmadığı, bağlanmış ise bağlanan gelirinin ilk peşin sermaye değerinin ne olduğu hususuna ilişkin hiçbir veri bulunmadığından, maddi tazminat hesaplanması yapma olanağı bulunmadığı belirtildiği, mahkemece taraflar arasında hukuki ilişkinin iş sözleşmesi, bir başka anlatımla işçi işveren ilişkisi olarak nitelendirilemesi mümkün olmadığından idari yargının görevli olduğundan bahisle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. Diğer yandan, sigortalıya bağlanacak gelir ve hükmedilecek tazminatın miktarını doğrudan etkilemesi nedeniyle, işçide oluşan meslekte güç kayıp oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin kesin olarak saptanması gerekir.
5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde İş kazasının 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile 5 nci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile bildirilmesinin zorunlu olduğu, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde iş kazasının öğrenildiği tarihten başlayacağı, Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık İş Müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabileceği bildirilmiştir.
Öte yandan, 5510 sayılı Yasa’nın 18 nci maddesinde Kurumca yetkilendirilen hekim veya sağlık kurullarından istirahat raporu alınmış olması şartıyla; iş kazası nedeniyle iş göremezliğe uğrayan sigortalıya her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verileceği, 19 ncu maddesinde iş kazası sonucu oluşan hastalık ve özürler nedeniyle Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık Kurulları tarafından verilen raporlara istinaden Kurum Sağlık Kurulunca meslekte kazanma gücü en az %10 oranında azalmış bulunduğu tespit edilen sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanacağı bildirilmiştir.
Somut olayda iş kazası olduğu iddia olunan olayın Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmediği anlaşılmaktadır. Kurumca sigortalıya gelir bağlanabilmesi için öncelikle zararlandırıcı olayın iş kazası niteliğince olup olmadığının tespiti ön sorundur. İş kazasının tespiti ile ilgili ihtilaf Sosyal Güvenlik Kurumunun hak alanının doğrudan ilgilendirmekte olup tazminat davasında kurum taraf değildir.
Yapılacak iş; davacıya iş kazasını Sosyal Güvenlik Kurumuna ihbarda bulunmak, olayın Kurumca iş kazası olarak kabul edilmemesi halinde Sosyal Güvenlik Kurumuna ve hak alanını etkileyeceğinden işveren aleyhine “iş kazasının tespiti” davası açması için önel vermek, tespit davasını bu dava için bekletici sorun yaparak çıkacak sonuca göre, olayın Kurumca iş kazası olduğunun kabul edilmesi halinde ise davacıya Kuruma müracaat ederek sürekli iş göremezlik oranının belirlenmesi önel vermek ve çıkacak sonuca göre bir karar vermektedir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın olayın iş kazası olup olmadığı ve davacıda oluşan sürekli iş göremezlik oranı kesin olarak belirlenmeden karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15/05/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.