Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/8477 E. 2014/11418 K. 27.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8477
KARAR NO : 2014/11418
KARAR TARİHİ : 27.05.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 18. İş Mahkemesi
TARİHİ : 23/12/2013
NUMARASI : 2013/955-2013/421

Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, temyizin kapsamı ve temyiz nedenlerine göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava 12.09.2008 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi tazminat istemli olarak açılmıştır.
Mahkemece verilen davacıların maddi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne ilişkin 04.12.2012 günlü kararın davalı tarafça temyiz edilmesi ile Dairemizce yapılan inceleme sonunda; kaza tarihinde yurt dışında çalışmakta olan işçinin iş bitimi yurda döndüğünde yurt dışında aldığı ücretten daha yüksek bir ücret alarak çalışacağına ilişkin emsal ücret araştırmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davalının temyizinin kapsamına göre ölen sigortalının belirli olan ücretinin asgari ücrete oranlanması suretiyle yapılan hesaplamanın hükme esas alınması gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sırasında davacı iş kazası sonucu ölüm nedeniyle manevi tazminat ile maddi tazminattan ıslahen artırılan bölüm için olay tarihi ile dava tarihi arasında işleyen faiz alacağı istemiyle yeni bir dava açmış ve bu davanın görülmekte olan maddi tazminat davası ile birleştirilmesine karar verilmiştir. Yapılan yargılama sonunda birleşen davadaki taleplerde dikkate alınmak suretiyle davacıların maddi ve manevi tazminat istemleri ile faiz alacağı isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar davacı ve davalı taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Maddi tazminat ile faiz alacağına ilişkin karar isabetlidir. Ancak hak sahipleri yararına manevi tazminatın takdirinde yanılgıya düşüldüğü, manevi tazminatın fazla takdir edildiği gibi kabul edilen ve reddolunan manevi tazminat üzerinden vekille temsil edilen taraflar yararına vekalet ücreti verilmediği anlaşılmaktadır.
Davacıların eşi ve babaları olan H.Y.’ın öldüğü iş kazasında sigortalının %30, davalı işverenin ise %70 oranında kusurlu olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Gerek mülga B.K’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesi hükmüne göre Hakim: ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir. Hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile ölenin yakınlarına verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez.
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı F.. Y.. yararına hüküm altına alınan 50.000,00-TL ile davacı çocuklar U.. Y.. ve E.. Y..’dan her biri yararına hüküm altına alınan 40.000,00’er TL manevi tazminatın fazla olduğu açıkça belli olmaktadır.
Avukatlık ücretine gelince: HMK’nun 323. maddesinde avukatlık ücretinin yargılama giderleri arasında olduğu, 326. maddesinde ise aleyhine hüküm kurulanın yargılama giderlerine de mahkûm edileceği davanın kısmen kabul ve kısmen reddolunduğu durumlarda da kabul olunan ve reddolunan bölümler üzerinden yargılama giderinin bölüştürüleceği, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/4 maddesinde de Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından vekalet ücretinin ayrı bir kalem olarak hükmedileceği düzenlenmiştir.
Somut olayda davacıların manevi tazminat istemlerinin kısmen kabul ve kısmen reddine karar verildiğine göre, tarifenin 10. maddesindeki düzenleme dikkate alınmak suretiyle kabul edilen ve reddolunan manevi tazminat miktarı üzerinden taraflar yararına avukatlık ücretine karar verilmek gerekirken bu konuda hüküm kurulmamış bulunması isabetsiz olmuştur.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, manevi tazminatların fazla takdiri ve manevi tazminata ilişkin istemin kabul ve reddolunan bölümüne göre vekille temsil olunun taraflar yararına avukatlık ücreti verilmesi gerekliliği göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 27/05/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.