Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/7739 E. 2014/9618 K. 30.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7739
KARAR NO : 2014/9618
KARAR TARİHİ : 30.04.2014

MAHKEMESİ : Samsun 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 17/02/2014
NUMARASI : 2010/994-2014/95

Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı M.. T… vekilince duruşmalı, davacılar vekilince duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava, iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahibi eş ve çocuklarının manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, eş için 12.000,00 TL, çocuklar için 10.000,00’er TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
A-Davalı işveren temyizi yönünden;
Dosya kapsamından; kazanın sigortalının kaldırım üzerinde bulunduğu esnada gerçekleştiği, 24/02/2011 tarihli müfettiş inceleme raporunda işverence kırmızı fosforlu yelek ve gözlüğün düzenli olarak verildiğinin tespit edilidği, davalı Mahmut’un direksiyon hakimiyetini kaybettiği yerle sigortalıya çarptığı yer arasında 50 metrelik mesafenin bulunduğu anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık iş kazasının tümüyle 3. kişinin kusurundan kaynaklanması halinde sigortalının veya onun hak sahiplerinin zararından davalı işverenin sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Gerçekten, 27.3.1957 gün, 1/3 sayılı ve 22.06.1966 gün,7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararların da da açıklandığı üzere iş kazası sonucu meydana gelen zararı işverenin tazmin borcu kusursuz sorumluluğa dayanır. Kusursuz sorumluluk hallerinde ise kusur, sorumluluğu oluşturan bir unsur olmadığından tazminat borcunun doğması için işverenin kusuru aranmaz. Ne var ki kusursuz sorumlulukta da işverenin tazmin yükümlülüğü için illiyet (nedensellik) bağının gerçekleşmesi zorunludur ve bu yön, “…Hakim, sebebiyet (illiyet) münasebeti bulunmak kaydıyla … manevi tazminata hükmedebilir.” sözleriyle ,22.06.1966 günlü İçtihadı Birleştirme Kararında da açık bir şekilde ifade edilmiştir. O halde işverenin işletmesi ile zararlı sonuç arasında ki illiyet bağının kesilmesi veya uygun olmaması halinde işverenin zararı tazmin yükümlülüğünden söz edilemez. Başka bir anlatımla kazanın işverenin işi görülürken gerçekleşmiş olması sorumluluk için yeterli olmayıp, eylemle zarar arasındaki uygun neden-sonuç bağının işçinin ya da üçüncü kişinin tam kusuru ile kesilmemiş olması da zorunludur.
Somut olayda ise üçüncü kişi durumunda olan davalı Mahmut’un yargılamaya konu olayda tam kusurlu olduğu açık-seçiktir. Hal böyle olunca, zararlandırıcı sigorta olayının üçüncü kişinin kusurlu davranışları sonucu oluştuğu, işveren bakımından nedensellik bağının kesildiği, yukarıda da sözü geçen İçtihadı Birleştirme Kararlarına dayanılarak işveren davalı M. İnşaat Taahhüt Nakliyat Turizm ve Sanayii Ltd. Şti.’nin sorumluluğuna gidilemeyeceği, bu açıdan hükme esas alınan ve mahkemece itibar edilen kusur raporlarının oluşa uygun olmadığı, olayın kaldırımda meydana geldiği, davalı Mahmut’un %100 kusuru nedeniyle illiyet bağının kesildiği, işveren yönünden davanın reddi gerektiği ortadadır.
B-Davacıların temyiz itirazlarına gelince;
Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri de göz önünde tutarak gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK. 23/06/2004, 13/291-370).
Bu ilkeler gözetildiğinde, davacılar yararına hükmedilen manevi tazminatlar azdır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacılar ve davalı M. İnşaat Taahhüt Nakliyat Turizm ve Sanayii Ltd. Şti’nin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine 30/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.