Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/7716 E. 2014/14885 K. 24.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7716
KARAR NO : 2014/14885
KARAR TARİHİ : 24.06.2014

MAHKEMESİ : Samsun 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 25/12/2013
NUMARASI : 2009/110-2013/795

Davacılar murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, temyizin kapsamına ve temyiz nedenlerine göre, davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava 23.01,2008 tarihinde trafik iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; davacı S. Y.’nın maddi tazminat isteminin reddine, davacı Ö. Y.’nın maddi tazminat istemi ile davacıların manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
Sigortalının ölümüyle sonuçlanan kazada aynı işyerinde birlikte çalıştığı sürücü Ö.. K..’nin%35, dava dışı üçüncü kişiye ait araç sürücüsü H. E.’nun %65 oranında kusurlu bulunduğu işverene ait araçta yolcu durumunda bulunan kazalının kusurunun bulunmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Mahkemece hüküm altına alınan tazminatların davalıdan müteselsil sorumluluk esasına göre tahsili gerektiğinin göz ardı edilmesi hatalıdır. Uyuşmazlık davacıların, dava açarken müteselsil sorumluluğa dayanıp dayanmadıkları noktasında toplanmaktadır. Birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen BK. nun 50. maddesi, ya da birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen BK. nun 51. maddesi uyarınca (TBK’nun 61. Maddesi) ve aynı Yasanın 142. (TBK’nun 163.) maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı bir dava ile isteyebileceği gibi, sorumluların hepsi aleyhine açacağı bir dava ile de talep edebilir. Ancak, aynı Yasanın 141. (TBK 163) maddesi gereğince teselsül, ister yasadan, ister sözleşmeden
doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanma hakkı sadece zarara uğrayanın, daha geniş bir deyim ile alacaklınındır. Zarara uğrayan (alacaklı), bu hakkını kullanmadıkça, yani müteselsilen tahsil isteğinde bulunmadıkça, mahkeme re’sen onun yararına teselsül kuralını uygulayamaz. Çünkü, hakim istek ile bağlı olup, istek dışı karar veremez. HUMK’nun 74. (HMK 26) maddesi buna engeldir.
Ana kural bu olmakla ve davacının dava dilekçesinde müteselsilen sözcüğünü kullanmak suretiyle tahsil isteği bulunmamakla beraber; dava dilekçesindeki sözlerden ve ileri sürülen olaylardan ve bunların yorumundan, davacının dolaylı bir biçimde müteselsilen bir ödetme isteği bulunduğu anlaşıldığı takdirde, yukarıda belirtilen kuralın uygulanmasında yasal bir sakınca yoktur. Dairemizin ve giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır. (Yargıtay HGK 15.05.1996 gün 1996/21-140E–1996/342K, 1996/21-104E-1996341K, sayılı kararları) Kuşku yoktur ki, yapılacak yorumlarda temel hüküm BK. nun 18. maddesidir. Bu genel yorum kuralı, dava sırasındaki bir beyanın, ya da dava ve cevap dilekçeleri ile tarafların yine dava sırasındaki yazılı bildirimlerinin yorumunda da uygulanır. Çünkü gerek dava dilekçeleri, gerekse tarafların dava sırasındaki sözlü ve yazılı diğer bildirimleri, kural olarak, birer hukuksal işlemdir ve her hukuk işlemi gibi BK. nun 18 (TBK’nun 19) ve MK. nun 2. maddeleri gereğince bildirimde bulunanın kullandığı sözlere bakılmayarak, afakî iyi niyet kurallarınca kullanılan sözlerden veya yazılardan ne gibi bir anlam çıkarılması gerektiği belli edilerek yorumlanmalı ve bu yorum sonucuna göre işlem yapılmalıdır.
Temyiz incelemesine konu olan bu davada, davacılar tarafından düzenlenen 03.03.2009 günlü dava dilekçesinde, gerçekten açık bir şekilde müteselsilen sözcüğü kullanılmak suretiyle tahsil isteği mevcut değildir. Dava dilekçesinde olay anlatılarak trafik kazasının oluşumunda davacı murisinin katılımının bulunmadığı üçüncü kişi ile içerisinde bulunduğu araç sürücünün eylemleri ile kazanın meydana geldiği açıklanmış ve üstelik davalıya belli oranda bir kusur atfetmek suretiyle iddiasını da sınırlamamış ve sonuçta (fazlaya ait talep haklarını saklı tutmak suretiyle) zararının tümünü davalıdan istemiştir. Artık burada, davacıların davalıdan gerçekleşecek kusur oranında bir talepte bulunduğunu ileri sürmek mümkün değildir. Davacıların kendilerinin tamamen kusursuz olduğundan söz ederek zararlı sonucu meydana getiren müteselsil borçlular aleyhine açtığı bir davada zararının tümünü talep etmesi, örtülü olarak değil, aksine mülga BK. nun 142. maddesinde öngörülen teselsül kuralına açık bir şekilde dayandığının belirgin bir kanıtıdır; bu gibi durumlarda, müteselsilen sözcüğünün dava dilekçesinde kullanılmamış olması sonuca etkili değildir. Hal böyle olunca davada teselsül kuralına dayanıldığı gözetilerek, dava dışı üçüncü kişinin kusuruna düşen zarardan da istihdam ettiği işçisinin zararın ortaya çıkmasındaki müşterek kusuru nedeniyle davalı işverenin sorumlu olduğunun kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Öte yandan yerel mahkemece benimsenen bila tarihli hesap bilirkişi raporunda, davacılara ölenin yolcu olarak bulunduğu aracın birleşik kasko sigorta poliçesi kapsamındaki koltuk ferdi kaza teminatından, ödenen 15.000,00 TL’nın, hesap edilen destekten yoksun kalma tazminatından indirilmesi de hatalı olmuştur. Zira ferdi kaza sigorta sözleşmesinde, yolcunun ölümü halinde, sigortacı; bir meblağ sigortası bedeli olan, ölüm tazminatını, can
sigortası ilkeleri uyarınca aynen öleninin yasal mirasçılarına ödeme yükümlülüğü altındadır. Bu nedenle ferdi kaza koltuk sigorta poliçesi kapsamında ödenen 15.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatından indirilemez.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgulara aykırı biçimde yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine
24.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.