Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/747 E. 2014/20501 K. 20.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/747
KARAR NO : 2014/20501
KARAR TARİHİ : 20.10.2014

MAHKEMESİ : Ankara 5. İş Mahkemesi
TARİHİ : 31/10/2013
NUMARASI : 2013/632-2013/1459

Davacı, yetim aylığının kesilmesine ilişkin Kurum işleminin iptaliyle ödenmeyen aylıkların faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava, davacının aldığı ölüm aylığını, 5510 sayılı Kanunun 56/2 fıkrası uyarınca iptal eden kurum işleminin iptali, aylıkların kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanması ve birikmiş aylıkların davalı kurumdan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Somut olayda; davacının eski eşinden Yargıtay tarafından onanarak, 07/10/2010 tarihinde kesinleşen ilam ile çekişmeli olarak boşandığı, avacının boşanma öncesinde 07/05/2007 tarihinde eşine yönelik kasten yaralama eylemi nedeniyle hakkında kurulan mahkumiyet kararının da onanarak kesinleştiği tespit edilmiş, dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının boşandıktan sonra, davalı kuruma başvurarak, ölüm aylığı almaya başladığı, davalı kurum tarafından re’sen yapılan soruşturma sonucunda düzenlenen 26/06/2012 tarihli kontrol memuru raporuna dayanak teşkil eden 30/03/2012 tarihli kolluk tutanağı ile, “K. Kasabası O. Mah. A. K. No:. H./M.” adresine gidilerek yapılan araştırmada, davacının bu adreste yalnız yaşadığı, eski eşinin M./M.de öğretmen olan oğlu Celal’in yanında ikamet ettiği, yazın ise K. Kasabası O. Mah. adresine geldiği, ancak davacının yaşadığı evde değil, hemen bu evin yanında bulunan evde kaldığı anlaşılmış, davacı ve eski eşinin adres hareketleri incelendiğinde, her ikisinin de 18/12/2006 TÜİK sayımından bu yana “K.Beldesi O. Mah. A. K. no.. H./M.” adresinde kayıtlı oldukları görülmüş; eski eşin, kış aylarında birlikte yaşadığı beyan edilen oğlu C. E.’in ise M. /Merkezde yerleşim yeri kaydının bulunmadığı, sistemdeki adresinin “K. Beldesi O. Mah. E. K. no:. H./M.” olduğu belirlenmiştir. Davacının eski eşi tarafından, kontrol memuru raporu düzenlendikten sonra 15/11/2012 tarihinde, davacının taşınmazdan tahliyesi için takip başlatıldığı, buna esas olarak da 11/09/2012 tarihinde Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından davaıc hakkında verilen evden uzaklaştırma kararının gösterildiği anlaşılmış, mahkemesince yaptırılan 17/06/2013 tarihli kolluk araştırmasında; davacının 2009 yılından 2013 yılı Şubat ayına kadar eski eşinin evinde oturduğu, 2013 yılı Şubat ayından sonra ise M. ili Y. Mahallesine taşındığı; eski eşin 2011 yılı Eylül ayına kadar K.kasabası O. Mah. de bulunan evinde ara sıra kaldığı, 2011 yılı Eylül ayından sonra ise M. ilinde bulunan oğlunun yanında yaşadığı, davacı ve eski eşinin yaşadığı evlerin giriş kapıları farklı olup, evlerin içeriden de bölünmüş olduğu, bu adreste kaldıkları dönemlerde boşanma nedeni ile birbirleri ile konuşmadıkları bildirilmiş olup, mahkemesince mahalle muhtar ve azalarının dinlenmediği, geçmişe yönelik seçmen kayıtları ve adres hareketlerinin tespit edilmediği, abonelik kayıtlarının araştırılmadığı, davacı ve eski eşi arasındaki ceza davası ve boşanma davası dosyaları ile taşınmazın tahliyesine ilişkin icra takibi dosyası ile bu takibe esas Asliye Hukuk Mahkemesi kararı ve varsa dosyasının incelenmek üzere mahkemesinden ve ilgili icra müdürlüğünden istenmediği anlaşılmıştır.
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96’ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56 maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir/aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir/aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun, sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan/olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk/çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir/aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan/yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.
Anılan 56’ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Gelirin/aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme/başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir/aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun/yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi Öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96’ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56’ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
Sonuç olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu nedenle Anayasa’nın 20’nci maddesi ile 5510 sayılı Kanun, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 4857 sayılı İş Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden davacı ve boşandığı eşinin geçmişe yönelik adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, sabit telefon, cep telefonu, doğalgaz, internet, kablolu TV vb. aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, geçmişe yönelik seçmen bilgi kayıtlarının tamamı(Seçsis-seçmen bilgileri geri izleme eknanından temin edilen) getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler, adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı, yine davacı ve eski
eşinin kredi kartı ve banka hesapları varsa, hesap açılış tarihi ve yerleşim yeri olarak beyan edilen adresler sorulmalı, davacı ve boşandığı eşinin, geçmişten bugüne kayıtlı olduğu bölge/bölgeler yönünden kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle/köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, davacı ve eski eşi arasındaki ceza davası(kasten yaralama suçu nedeni ile) ve boşanma davası dosyaları ile taşınmazın tahliyesine ilişkin icra takibi dosyası ile bu takibe esas Asliye Hukuk Mahkemesi kararı ve varsa dosyası, incelenmek üzere mahkemesinden ve ilgili icra müdürlüğünden istenmeli, boşanan kişilerin farklı kapılardan girilen bitişik evlerde yaşamasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı da dikkate alınarak, “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Somut olayda; belirtilen şekilde araştırma yapılmadan karar verildiği görülmüştür.
Yapılacak iş, davacı ile boşandığı eşinin birlikte yaşayıp yaşamadığının tespiti için, yukarıdaki açıklamalar kapsamında ayrıntılı araştırma yaparak sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 20/10/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.