Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/7337 E. 2014/15707 K. 30.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7337
KARAR NO : 2014/15707
KARAR TARİHİ : 30.06.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 10. İş Mahkemesi
TARİHİ : 06/11/2013
NUMARASI : 2010/662-2013/398

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara toplanan delillere kararın dayandığı gerektirici sebeplere göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava, 07.07.2008 tarihindeki iş kazası sonucu beden tamlığı bozulan davacı işçinin maddi zararının giderilmesi istemine ilişkindir. Yargılama sırasında davacı dava dilekçesini ıslah ile maddi tazminat miktarını artırmış ve ayrıca dava dilekçesinde yer almayan manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Mahkemece, maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat istemi bakımından ise “manevi tazminatın ıslah ile talep edilemeyeceği” gerekçesi ile reddine karar verilmiş ve bu karar süresinde taraflarca temyiz edilmiştir.
Yerel mahkemenin maddi tazminata ilişkin kararı yerinde ise de manevi tazminata ilişkin kurulan hüküm ile alınması gereken yargı harçlarına ilişkin hüküm hatalı olmuştur.
Gerçekten 6100 sayılı H.M.K.’nın 176. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah müessesesi, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya istem sonucunun değiştirebilmesi imkânını sağlamaktadır. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Başka bir anlatımla ıslah, açılmış bir davada taraflarca yapılmış usule ilişkin işlemlere yönelik olarak yapılmalıdır. Bu bağlamda, yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir davanın açılması olanağı bulunmamaktadır. Davacı isterse dava dilekçesini tamamen ıslah ederek dava konusunu değiştirebilirse de, yeni dava konusu önceki dava konusunun yerine geçer ve yine tek bir dava söz konusu olur. Öte yandan harca tabi davalarda her dava açılırken davalıdan başvurma harcı ile nispi harca tabi davalarda nispi karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak alınır. Gerekli harçlar alındıktan sonra dava dilekçesi esas defterine kaydedilir ve dava, dava dilekçesinin esas defterine kayıt edildiği tarihte açılmış sayılır. İnceleme konusu olan bu olayda manevi tazminata ilişkin dilekçenin
başvurma ve nispi harç yatırılmak suretiyle mahkemeye verildiği anlaşılmaktadır. Bu duruma göre de davacının ıslah dilekçesinde ileri sürdüğü, istemin yeni bir dava niteliğinde olduğunun giderek dilekçenin bu haliyle birleştirme istemli bir ek dava dilekçesi olarak kabulünün gerektiği ortadadır.
Bunun yanında Harçlar Kanunu’nun 13/j maddesine göre genel bütçeye dahil idarelerin bu Kanunun 1 ve 3 sayılı tarifelerine giren bütün işlemleri harçtan muaf tutulmuş olup bu kapsamda davalı İç işleri Bakanlığı yargı harcından muaf tutulmuştur.
Bu açıklanmalardan olarak somut olayda; Mahkemece, yukarıda belirtilen maddi ve hukuksal olgular gözetilmeden davacının manevi tazminat istemi ile ilgili olarak olumlu yada olumsuz bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması ile davalı idarenin yargı harçlarından muaf olduğunun karar yerinde gözetilmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 30/06/2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.