Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/7267 E. 2014/26583 K. 08.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7267
KARAR NO : 2014/26583
KARAR TARİHİ : 08.12.2014

MAHKEMESİ : Erzurum İş Mahkemesi
TARİHİ : 12/12/2013
NUMARASI : 2012/619-2013/714

Davacı, sigortalılık başlangıç tarihinin 01/08/1985 olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava, davacının sigortalılık başlangıcının 01/08/1985 tarihi olarak tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup, usul ve yasaya aykırıdır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının davalı işyerinde 01/08/1985 tarihinde çalışmaya başladığına ilişkin işe giriş bildirgesinin, davalı işverence davalı kuruma aynı tarihte, 89571 varide numarası ile ibraz edildiği ve davacıya ait SGK hizmet cetveli incelendiğinde, ilk sigorta prim ödemesinin 01/12/1988 tarihinde başka bir işveren tarafından yapıldığı, öncesinde prim ödemesinin bulunmadığı anlaşılmış; davacının tespitini talep ettiği 1985 yılı içerisinde davalı işveren tarafından sigorta prim bordrosu düzenlenmediği, davalı işverene ait sözkonusu işyerinin, 506 sayılı Yasa kapsamına 01/08/1985 tarihinde alındığı tespit edilmiş, mahkemece, Kaymakamlığa yazılan yazıya verilen 13/09/2013 tarihli cevapta, 1985-1986 yıllarında davacının belirtilen köyde cami inşaatında çalıştığına dair İlçe Müftülüğünde belge bulunmadığı, böyle bir inşaatın varlığına ilişkin de belge olmadığı bildirilmiş olup, mahkemesince belirtilen tarih itibari ile camii inşaatının yapıldığı H./A.Ç. köyünün muhtar ve azaları tespit edilmiştir. Davacı tanığı Sedrettin Örs, davacı ile aynı köyden olduklarını, 1985 yılında aynı gün, belirtilen işte sigortalı olarak işe girdiklerini; davacı tanığı Kutbettin Örs, davacının köylüsü olduğunu, deprem nedeni ile yıkılan camiyi 1985 yılının yaz aylarında çalışmaya başlayarak, kışa kadar bitirdiklerini, ücretlerini müteahhitten aldıklarını, camii yaptırma derneğinden almadıklarını beyan etmişler; re’sen beyanına başvurulan aza Ziyattin Kılıç; camiinin yapıldığı tarihte aza olduğunu, üzerinden uzun zaman geçtiği için camii inşaatında kimlerin çalıştığını hatırlamadığını, davacıyı da tanımadığını bildirmiş; o tarihte muhtar olan tanık Kemal Şimşek ise, 1983 depreminde köydeki camiinin yıkıldığını, 1984-1985 yıllarında cami inşaatına başladıklarını, inşaatta 5-6 kişinin çalıştığını, bu inşaatın Devlet tarafından Remzi isimli bir müteahhite yaptırıldığını, davacının çalışıp çalışmadığını bilmediğini ifade etmiştir.
Bu haliyle dava dosyasındaki uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları(sigortalılık başlangıcının tespiti davaları) için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Gerçekten; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasa’sının 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olayda, Mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığı yöntemince araştırılmadan, yetersiz tanık beyanlarına dayalı olarak eksik inceleme ile sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş; davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp, cami inşaatı konulu işyerinde çalışanları tanıyanların tespiti amacı ile caminin yapıldığı Horasan/Aşağıçamlıkale Köyü’nde konu ile ilgili bilgisi olan veya davacı ile davacı tanıkları Kutbettin ve Sedrettin’i tanıyan kişilerin tespiti amacı ile ayrıntılı kolluk araştırması yaptırmak,araştırma sonucu tespit edilen kişileri ve 1985 yılında Köy İhtiyar Heyetinde bulunduğu anlaşılan ve mahkemesince dinlenmeyen tanıklar Sırrı Sarma, İlhami Kaya ve Bahattin Kılıç’ı tanık sıfatı ile re’sen dinlemek, davalı işyerinin bildirge üzerindeki 4.400.20937.23.05 sicil numarası ve “Horasan Aşağıçamlıkale köyü camii yaptırma derneği inşaatı” işyeri adresi itibari ile SGK İl Müdürlüğü’nden işveren bilgilerini temin etmek, davacı ve davacının tanık olarak dinlettiği Kutbettin ve Sedrettin Ö’ün nüfus kayıtları temin ederek, aynı yerde nüfusa kayıtlı olup olmadıklarını teyit etmek, yine davacı tanıklarının hizmet cetvelleri ve işe giriş bildirgelerini davalı Kurumdan temin etmek, Horasan Kaymakamlığı’na yazılacak yazı ile 1983 yılında gerçekleşen Erzurum depremi sonrasında yıkılan Aşağıçamlıkale köy caminin, hangi yöntem izlenerek yeniden inşaa edildiği hususunda; yine Kaymakamlık Dernekler Bürosunda Aşağıçamlıkale Camii Yaptırma Derneği adına kayıt ve dernek ana sözleşmesinin bulunup bulunmadığı, var ise dernek kurucuları ve yöneticilerinin kimlik ve adres bilgilerini; bu dernek tarafından yaptırılan inşaatlara ilişkin sözleşme örnekleri ve çalıştırılan işçilere ilişkin kayıtların temini amacı ile bilgi istemek, tespit edildiği taktirde dernek kurucuları ve yöneticilerinin dava konusu ile ilgili tanık sıfatı ile beyanlarına başvurmak suretiyle gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasa’nın 2, 6, 9 ve 79/10. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik araştırma sonucu yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 08/12/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.