Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/7166 E. 2014/26610 K. 08.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7166
KARAR NO : 2014/26610
KARAR TARİHİ : 08.12.2014

MAHKEMESİ : Bakırköy 3. İş Mahkemesi
TARİHİ : 24/10/2013
NUMARASI : 2013/394-2013/596

Davacı, ilk işe giriş tarihinin 01/12/1986 olarak tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 01/12/1986 tarihi olarak tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davacının 18 yaşından küçük olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, davacının sigortalılık başlangıç tarihi olarak talep ettiği 01/12/1986 tarihinde çırak olarak çalışıp çalışmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun Geçici 7. maddesinde yer alan “Bu Kanun’un yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanun’la mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun’un geçici 20’nci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlendirilir.” hükmü uyarınca, davanın yasal dayanağı mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 3, 79 ve 108. maddeleridir.
506 sayılı Kanun’un 2’nci maddesine göre sigortalılık niteliği, hizmet akdinin kurulması ve 6’ncı madde gereğince çalışmaya başlanması ile edinilir. Aynı Kanun’un “Sigortalı Sayılmayanlar” başlıklı 3/II-B maddesinde; “Özel kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında, çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile bu Kanun’un 35’inci maddesi hükümleri uygulanmaz.” hükmü öngörülmüştür.
Atıf yapılan ve dava konusu dönemde yürürlükte bulunan özel kanun olan 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nun 3. maddesi, çırağı; “çıraklık sözleşmesi esaslarına göre bir meslek alanında mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve iş alışkanlıklarını iş içerisinde geliştirilen kişi” olarak tanımlanmıştır.
Anılan Kanun’un “Çıraklık Şartları” başlıklı 10’uncu maddesine göre çırak olabilmek için,
a)14 yaşını doldurmuş, 19 yaşından gün almamış olmak. (Bu bentte yer alan “onüç yaşını” ibaresi, 16/8/1997 tarih ve 4306 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesiyle “ondört yaşını” olarak değiştirilmiştir.)
b)En az ilköğretim okulu mezunu olmak.
c)Bünyesi ve sağlık durumu gireceği mesleğin gerektirdiği işleri yapmaya uygun olmak gerekmektedir.
Ancak, 19 yaşından gün almış olanlardan daha önce çıraklık eğitiminden geçmemiş olanlar, yaşlarına ve eğitim seviyelerine uygun olarak düzenlenecek mesleki eğitim programlarına göre çıraklık eğitimine alınabilir. Kanun’un 13’ncü maddesi hükmüne göre ise; “Bu Kanun’un uygulandığı yer ve meslek dallarında 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun çıraklık sözleşmesine dair hükümleri ile 18 yaşını doldurduktan sonra sözleşmesi devam eden çıraklar hakkında 1475 sayılı İş Kanunu’nun, İşçi Sağlığı ve Güvenliği başlıklı beşinci bölümünde yer alan hükümleri dışındaki hükümler uygulanmaz.”
Bu hükümler çerçevesinde taraflar arasındaki ilişkinin niteliği belirlenirken, başka bir ifade ile, davacının uyuşmazlığa konu dönemde çırak olup olmadığına karar verilirken, çalışma ilişkisine bakılmalıdır.
Gerçekten de çıraklık sözleşmesinde, akdi ilişkinin üstün niteliği çalışma olgusu değil, sigortalıya bir meslek ve sanatın öğretilmesidir. Ancak çırak, işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyorsa, bu durumda çıraklık ilişkisinden söz edilemeyecektir.
Sözü edilen öğrencilerin sigortalı sayılmamaları, “tatbiki mahiyetteki yapım ve üretim işleri” nin gördükleri öğrenimin doğal bir gereği olmasından ötürüdür. Bir başka anlatımla, bu işler -SSK anlamında sigortalı işçilerin gördükleri iş görünümünde bulunsalar bile- belirgin olarak öğrenim çevresine girmektedir. Bu bakımdan, bu gibi durumlarda, esasen bir hizmet akdinin varlığından söz edilemeyeceği için sigortalılık niteliği edinme hali de söz konusu değildir (Mustafa Çenberci, Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi; Ankara, 1977 Baskı, s;130).
Öte yandan, 3308 sayılı Kanun’un 13. maddesinde, işyeri sahibinin çırağı çalıştırmaya başlamadan önce bunların velisi veya vasisi veya reşit ise kendisi ile yazılı çıraklık sözleşmesi yapma zorunluluğundan bahsedilmekte ise de, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.06.2003 gün ve 2003/21-412 E. 2003/405 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, yazılı çıraklık sözleşmesinin bulunmaması çıraklık ilişkisinin oluşumu bakımından geçerlilik koşulu sayılmamaktadır. Yazılı sözleşme bulunmadığı durumlarda da işyeri çalışma düzeni çalıştırılan kişinin yaşı, aldığı ücret, mesleği öğrenme gibi unsurlar dikkate alınarak sonuca gidilmelidir.
Görüldüğü üzere, davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun’un 3/II-B bendine göre; özel kanunda nitelikleri belirtilen çıraklar, çıraklık devresi sayılan süre içerisinde malullük yaşlılık, ölüm sigortaları hükümlerine tabi olamazlar ve bu hükmün sonucu belirtilen sürelerin sözü edilen Kanun’un 108. maddesinde belirtilen sigortalılık başlangıcı olarak kabul edilemez (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02.07.2003 gün ve 2003/21-464 E. 2003/444 K. sayılı kararı).
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 27/09/1971 doğumlu davacının H. Y. ünvanlı ve … sicil numaralı işyerinde işe girdiğine ilişkin olarak 01/12/1986 tarihli olarak düzenlenen işe giriş bildirgesinin Kurum kayıtlarına 19/12/1986 tarihinde intikal ettiği, 01/12/1986 tarihli sigorta sicil kartı fotokopisinin dosyaya sunulduğu, davacının 04/07/1988-11/10/2013 tarihleri arasında toplam 5786 gün SSK lı hizmetinin olduğu, Kurum tarafından 04/06/2013 tarihli yazı ile davacıya 484112.34 sicil no lu işyerince en son 1986/3 ile 1988/2. dönem bordrolarının Kurum’a verilmiş olup bu bordrolarda davacıya ait sigorta kaydının bulunmadığının bildirilmiş olduğu, işyeri tescil dosyası ile dönem bordrosunun getirtilmediği anlaşılmaktadır.
Somut olayda davacının çalışmasının mahiyetini belirlemeden, davacı ile işyeri sahibi arasında çıraklık sözleşmesinin olup olmadığının, davacının çalışmasının üretime yönelik mi yoksa bir mesleğin öğrenilmesine yönelik mi olduğunun aydınlatılmaksızın, “davacının 01/12/1986 tarihi itibariyle 18 yaşından küçük olduğu, 506 sayılı yasanın 60/G maddesine göre yasal olarak davacının talebinin kabulünün mümkün olmadığı, sigorta başlangıç tarihi olarak talep edilen tarih itibariyle davacının talebinin 506 sayılı yasanın geçiçi 54. Maddesi kapsamında da kalmadığı” gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş, işyeri tescil dosyası ile dönem bordrolarını getirtmek, davacı ile davalı işveren arasında çıraklık sözleşmesi bulunup bulunmadığını belirlemek, eğer yapılmış ise çıraklık sözleşmesini getirtmek, davacının 01/12/1986 tarihinde başlayan çalışmasında üstün tutulan yönün sigortalıya bir meslek ve sanatın öğretilmesi olup olmadığını yada davacının işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıp katılmadığını ve meslek ve sanat eğitiminin arka planda tutulup tutulmadığını araştırmaya yönelik olarak davacının çalışması hakkında bilgi verebilecek nitelikteki bordrolarda adı geçen işyeri çalışanlarının tanık olarak belirlenerek yöntemince beyanlarını almak, gerektiğinde zabıta marifetiyle tespit edilecek işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinin işverenleriyle, bu işyerlerinde bildirge tarihinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı işverenler ile komşu işyeri çalışanlarının; aynı konuda tanıklıklarına başvurmak, gerçek ve üretime yönelik çalışma olgusu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı olarak 506 sayılı Yasa’nın 2, 6, 9 ve 79/10. maddeleri gereğince kanıtlandıktan sonra davanın kabulü ile davacının 01/12/1986 tarihinde işyerinde 1(bir) gün çalıştığının ve 18 yaşını doldurduğu tarih olan 27/09/1989 tarihinin sigortalılık başlangıç tarihi olarak tespitine karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı asilin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 08/12/2014 günlü oturumda oybirliği ile karar verildi