Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/694 E. 2014/7740 K. 14.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/694
KARAR NO : 2014/7740
KARAR TARİHİ : 14.04.2014

MAHKEMESİ : Bursa 5. İş Mahkemesi
TARİHİ : 04/11/2013
NUMARASI : 2011/764-2013/826

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan A.. V.. vekili ve M.. K.. tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, 12.10.2011 tarihli iş kazasında yaralanarak %41,20 oranında sürekli iş göremezliğe maruz kalan davacının manevi zararlarının giderilmesi ile davacı tarafından satın alınan protez bedeli ve ehliyet gideri de dahil olmak üzere toplam 134,956,00TL olan maddi zararlarının davalılardan tahsili istemlerine ilişkindir.
Mahkemece protez ve ehliyet giderleri dahil 134.956,00TL maddi, 60.000,00TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar vermiştir.
Davacının iş kazası sonucu %41.20 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı, olayda davacının % 30, davalı işverenlerin % 70 oranında kusurlu olduğu, davacının sol elinin bilek hizasından ampute olduğu, 14.11.2012 tarihli fatura içeriğine göre davacının 18.000,00 TL ödeyerek sol kol protezi satın aldığı, 07.10.2013 tarihli hesap raporunda davacının 1.150,00TL olan ücretinin olay tarihindeki ücrete oranlaması sırasında hata yapıldığı, Mahkemenin hatalı oranlanmış olan ve asgari ücretin 1,92 katı civarındaki ücrete göre yapılan hesaplamayı hükmüne esas aldığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile sigortalı yakınlarına verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları,tarafların sosyal ve ekonomik durumları,paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu,olayın ağırlığı,davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez ve yine 22.06.1966 gün 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de açıklandığı üzere zarar görenin müterafik kusurunun varlığı halinde bu durumun manevi tazminatın takdirinde göz önünde bulundurulması gerekir.
Bunun yanında 5510 sayılı Yasa’nın 63/f maddesinde “…., ortez, protez, tıbbî araç ve gereç, kişi kullanımına mahsus tıbbî cihaz, tıbbî sarf, iyileştirici nitelikteki tıbbî sarf malzemelerinin sağlanması, takılması, garanti süresi sonrası bakımı, onarılması ve yenilenmesi” hizmetlerinin Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri kapsamında olduğu açıklanmıştır.
Gerçekten de 5510 sayılı yasa iş kazasına uğrayan sigortalıya Kurumca işe el konuncaya kadar sağlık durumunun gerektirdiği sağlık yardımlarını yapma dışında işverene bir yükümlülük getirmemiştir. Aksine iş kazasının oluşumundan itibaren her türlü sağlık yardımlarından Kurumun sorumlu olduğunu kabul etmiştir. Sözü edilen Yasa’da, iş kazası ve meslek hastalığı sigorta kolunun getiriliş amaç ve nedeni, sigortalıların belirtilen türde bir zararla karşılaşmaları halinde onları doğrudan koruma altına alma ve kendilerine yardım yapacak kuruluşu belirlemektir. Şu duruma göre, bir iş kazası nedeniyle, sigortalının başvuracağı merci; kendisini bu yönde güvenceye alan Kurum ve onun sağlık kuruluşlarıdır. İşveren, bu tür zararlandırıcı olayların meydana gelmesi durumlarında, artık sigortalısına karşı muhatap olmaktan çıkar, Kurum doğrudan devreye girer. Esasen, işveren de belirtilen sigorta kolu nedeniyle Yasa’nın belirlediği oranda prim ödemek ve ayrıca koşulları varsa Kurumun yaptığı harcamaları Kuruma geri vermekle sorumlu tutulmuştur. Bu nedenle, gerek sigortalı gerekse işveren, iş kazası ve meslek hastalığı sigorta kolundan birbirlerine karşı değil, doğrudan Kuruma karşı sorumludurlar.
Bu açıklamalar kapsamında somut olayda; manevi tazminat davası bakımından davacı sigortalı lehine hükmedilen 60.000,00TL miktarlı manevi tazminat fazladır. Maddi tazminat davası bakımından ise genel sağlık sigortası kapsamında Kurumca karşılanan protez bedeli ile sigortalının iş kazası nedeniyle maddi zararları kapsamında değerlendirilemeyecek olan ehliyet bedelinin davacının maddi zararları kapsamında hüküm altına alınması doğru olmadığı gibi davacı sigortalının gerçek ücretinin asgari ücretin 1.72 katı kadar olmasına rağmen bu oranın 1.92 olarak kabul edildiği hesap raporuna itibar edilerek neticeye varılması da hatalı görülmüştür.
O halde, davalılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 14.04.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.