Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/6666 E. 2014/8702 K. 24.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6666
KARAR NO : 2014/8702
KARAR TARİHİ : 24.04.2014

MAHKEMESİ : Ankara 3. İş Mahkemesi
TARİHİ : 19/12/2013
NUMARASI : 2013/861-2013/1625

Davacı, kurum işleminin iptaliyle, yurt dışında geçen çalışmalarını borçlanabileceğine, yurtdışında prim ödenerek sigortalı olduğu 01/02/1993 tarihinin Türkiye’de 4a sigorta başlangıcı olduğuna karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere ve temyiz nedenlerine göre davacının ve davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2) Dava, 01.02.1993 tarihinin ülkemizde 5510 sayılı Kanun’un 4/1-(a) bendi kapsamında sigortalılık başlangıç tarihi olarak tespiti, davacının borçlanma hakkı bulunduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının yurt dışı hizmetlerinin hakkı olduğu kadarını borçlanabileceğinin tespitine, davacı İçişleri Bakanlığının 09/04/2013 tarihli kararı ile yeniden Türk vatandaşlığına alındığından davacının 01/02/1993 tarihini kapsayacak şekilde borçlanma hakkı olduğunun tespitine, davacı borçlanma yapmamış olduğundan 5510 sayılı Yasa’nın 4/1-(a) bendi kapsamındaki Türkiye sigorta başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi talebinin reddine, davacının diğer taleplerinin reddine karar verilmiştir.
5510 sayılı Kanun’un 38.maddesine göre malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı; sigortalının, 5417, 6900, 506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlar ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya 5510 sayılı Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edilir. Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri hükümleri saklıdır.
Bu Kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir.
3201 sayılı Kanun’un 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanun ile değişik 5.maddesinin son fıkrasında “Sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülkelerdeki hizmetlerini, bu Kanuna göre borçlananların, sözleşme yapılan ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, ilk işe giriş tarihi olarak dikkate alınmaz.” hükmü bulunmakta ise de Anayasa’nın 90.maddesi uyarınca yöntemine göre yürürlüğe girmiş uluslararası sözleşme hükümleri 3201 sayılı Kanunun 5.maddesinden önce uygulanma önceliğine sahip olduğundan ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleşmesi bulunan ülkelerde ilk defa çalışmaya başlanılan tarihin ülkemizde sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
Ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleşmesi bulunan ülkelerde ilk defa çalışmaya başlanılan tarihin ülkemizde sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilebilmesi için 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanma talebinde bulunulması veya kısmen de olsa borçlanma bedelinin ödenmesi zorunlu değildir.
Uluslararası sözleşmelere konulan bu yöndeki hükümlerin amacı; yurtdışında çalışan Türk vatandaşlarının ülkemize dönmesi halinde uzun vadeli sigorta kollarından sağlanan haklar yönünden önem arz eden sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesinde ülkemizde çalışan sigortalılar ile aynı koşullara tabi tutmak olup bu hüküm 3201 sayılı Yasa’da yer alan yurtdışı borçlanma hükümlerinden bağımsız bir sosyal güvence olduğundan uygulanması için borçlanma koşulu da aranmaz.
Yurtdışında çalışan Türk vatandaşlarının yurtdışında geçen hizmetlerinin borçlandırılarak ülkemiz sosyal güvenlik mevzuatına malullük, yaşlılık ve ölüm (uzun vadeli sigorta kolları) hallerinde Türkiye’de geçmiş hizmet gibi değerlendirilmesini sağlamak amacıyla yürürlüğe giren 30.05.1978 tarih ve 2147 sayılı Kanun ile 08.05.1985 tarih ve 3201 sayılı Kanun’ların kendilerinden önce yürürlüğe giren uluslararası sözleşmeler ile yabancı bir ülkede çalışan Türk vatandaşlarına tanınan sosyal güvenlik haklarını koşula bağlaması, ortadan kaldırması veya sınırlaması da Anayasa’nın 90.maddesinin açık hükmü karşısında mümkün değildir.
Somut olayda, 09.09.1972 doğumlu “kadın” davacının 22.08.1991 tarihinden itibaren yurt dışında ikamet ettiği, 24.09.2005 tarihinden itibaren yurt dışında eylemli çalışmasının bulunduğu ve öncesinde 24.11.1992-30.11.2000 tarihleri arasında gebelik/analık ve çocuk bakımı nedeniyle sigorta kapsamına alındığı, ülkemizde 05.02.2013-15.02.2013 tarihleri arasında 11 günlük 4/1-(a) bendi kapsamında sigortalı çalışmasının bulunduğu, 04.03.2013 ve 11.06.2013 tarihlerinde yurt dışında geçen süreyi borçlanma talebinde bulunduğu, halen Türk vatandaşı olmakla birlikte 16.04.1999-09.04.2013 tarihleri arasında izinle Türk vatandaşlığından çıkması nedeniyle bu dönem yönünden borçlanma hakkının bulunmadığı, Kurumun borçlanma istemini Türk vatandaşı olmadığı gerekçesiyle reddettiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, 09.09.1972 doğumlu davacının 18 yaşını ikmal ettikten sonra yurt dışında fiili çalışmasının bulunduğu 24.09.2005 tarihinin ülkemizde sigortalılık başlangıç tarihi olarak tespitine karar verilmesi gerekirken 3201 sayılı Yasa kapsamında prim ödemesi bulunmadığı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
3) Davacının 16.04.1999-09.04.2013 tarihleri arasında izinle Türk vatandaşlığından çıkması nedeniyle bu dönem yönünden borçlanma hakkı bulunmadığı halde bu dönemi kapsar biçimde ve üstelik infazda tereddüt yaratacak biçimde borçlanma hakkı bulunduğunun tespitine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacı ve davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davacıya iadesine
24.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.