Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/6278 E. 2014/9682 K. 30.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6278
KARAR NO : 2014/9682
KARAR TARİHİ : 30.04.2014

MAHKEMESİ : Mustafakemalpaşa Asliye Hukuk İş Mahkemesi
TARİHİ : 13/01/2014
NUMARASI : 2013/360-2014/24

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, her iki davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, kanuni gerektirici nedenlere göre; davalı şirket vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, iş kazası sonucu %50 oranında sürekli iş göremezlik nedeniyle, sigortalının uğradığı maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, asıl dava yönünden; davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile 1.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 27/06/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının manevi Tazminat talebi konusunda verilen hükmün bozma kapsamı dışında kalarak kesinleştiği anlaşıldığından manevi tazminat yönünden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına,birleşen dava yönünden;davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile 50.659,00 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 27/06/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; 27.6.2008 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu davacının % 50 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı, olayın meydana gelmesinde, kazalı işçinin %25,davalı şirketin %75 oranında kusurlu oldukları,mahkemece 11.10.2012 tarihli hüküm ile davacının maddi tazminat talebinin reddine,manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 45.000.00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 27.6.2008 tarihinde itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verildiği,kararın taraflarca temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 16.4.2013 tarih, 2012/23546 Esas ,2013/7698 Karar sayılı ilamı ile Kurumca bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değerinin rücu edilebilecek kısmının hesaplanarak bilirkişi raporunda belirtilen tutardan indirilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verildiği,manevi tazminata ilişkin hükmün bozma kapsamı dışında kalıp kesinleştiği, bozma ilamından sonra alınan 26.10.2013 tarihli bilirkişi hesap raporunda belirtilen 135.347.93 TL gerçek zarardan SGK ca bağlanan ilk peşin sermaye değeri 99.820.93 TL nin rücuya tabi 74.865.69 lik kısmının tenzil edildiği, ancak geçici iş göremezlik ödeneğinin rücuya tabi kısmının tenzil edilmeden 60.482.21 TL karşılanmamış maddi zararının bulunduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
Usuli kazanılmış hak kavramı, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir. (HGK.nun 12.07.2006 T., 2006/4-519 E, 2006/527 K, 03.12.2008 T.. 2008/10-730 E., 2008/732 K. Usuli kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir. (09.05.1960 T., 21/9; 04.02.1959 gün 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı)
Taraflardan yalnız birinin hükmü temyiz etmesi halinde Yargıtay’ın temyiz eden tarafın yararına olarak verdiği bozma kararına uyan yerel mahkeme artık, temyiz eden tarafın önceki bozulan karara oranla daha aleyhine bir hüküm veremez. Buna da “aleyhe hüküm verme yasağı” denir. Aksi halde usul hükümleri ile hedef tutulan istikrar zedelenir ve mahkeme kararlarına karşı güven sarsılır.
Yargıtayın bozma kararına uymuş olan Mahkeme, bu uyma kararı ile bağlı olup, bozma gereğince değerlendirme yaparak yeni hükümünü tesis etme zorunluluğu altındadır.
Somut olayda, 11.10.2012 tarihli ilk hükme karşı davacı vekilinin maddi tazminata yönelik temyiz itirazları bulunmadığına göre, 16.5.2012 tarihli ilk hesap raporunda maddi tazminat davası bakımından belirlenen 126.530.10 TL miktarındaki zarar tutarının, davalı şirket yararına usuli kazanılmış hak oluşturduğu dikkate alınmadan, ikinci kararda 13.10.2013 tarihli hesap raporundaki verilerle bağlı kalınarak geçici iş göremezlik ödeneğinin rücuya tabi kısmı tenzil edilmeden maddi tazminata karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Yapılacak iş, Mahkemece yeniden hesap raporu alınarak ,Kurumca davacıya bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değerinin rücuya tabi kısmı ile davacıya, istirahatli kaldığı dönemde ödenen geçici iş göremezlik ödeneği varsa bu miktarın rücuya tabi kısmının ,bozma ilamından önce alınan 16.5.2012 tarihli hesap raporunda maddi tazminat davası bakımından belirlenen 126.530.10 TL zarardan tenzil edilmesinden ibarettir.
O halde, davalı şirket vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine 30/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.