Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/6205 E. 2014/24756 K. 20.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6205
KARAR NO : 2014/24756
KARAR TARİHİ : 20.11.2014

MAHKEMESİ : Bakırköy 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 09/11/2012
NUMARASI : 2012/713-2012/769

Davacı, borçlu olmadığının tespitiyle zamanaşımı nedeniyle kurumca düzenlenen ödeme emirlerinin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacının inşaat işyerine ait, 2012/18373 takip numaralı ödeme emrinin zamanaşımına uğradığının, bu nedenle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın süresinde açılmaması nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Dosyada ödeme emrinin tebliğine ilişkin evrakların olmaması nedeniyle, Dairemizin 2013/12409 Esas, 2013/15826 Karar sayılı ilamı ile söz konusu evrakların Kurumdan istenerek, dosyaya eklenmek üzere dosyanın geri çevrilmesi sonucu; Mahkemece tebliğe ilişkin evraklar dosya arasına alınarak dosya Dairemize geri gönderilmiştir.

6183 sayılı Kanun’un “ödeme emri” başlıklı 55’inci maddesinin ilk fıkrasında; kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; “ödeme emrine itiraz” başlığını taşıyan 58’inci maddesinin birinci fıkrasında; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği ya da zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği belirtilmiştir. Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz / ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunludur.
Öncelikle belirtilmelidir ki; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.04.2001 gün ve 21-201-297; 24.03.2004 gün ve 10-164-170; 02.11.2011 gün ve 21-571-680 sayılı kararlarında da benimsendiği üzere itiraz için öngörülen yedi günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır. Hak düşürücü süre, niteliği itibariyle sonuçlarını kendiliğinden meydana getirir ve bu nedenle re’sen nazara alınmalıdır.
Öte yandan; hak arama özgürlüğü T.C. Anayasası’nın 40’ıncı maddesi uyarınca güvence altına alınmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumu alacaklarının tahsilinde ilgili mevzuatın vergi alacaklarının ve Sosyal Güvenlik Kurumu alacaklarının tahsil uygulamalarındaki farklılıklar nazara alınarak ilgiliye, işleme karşı başvurabileceği kanun yolu ve süresinin açıkça belirtilmesi; bu kapsamda da alacağının tahsili amacıyla gönderilen ödeme emrinde 6183 sayılı Kanun’un 58’inci maddesi ile öngörülen itiraz hakkının kullanılabilmesi için yedi günlük süre içinde iş mahkemesine dava açabileceğinin ihtaratını içerir şekilde düzenlenmesi gerekir
Somut olayda; 2003/3. döneme ilişkin olarak fark işçilik prim borcu ve gecikme zammından dolayı 6183 sayılı Kanun uyarınca takip yapıldığı, işbu davaya konu, takip dosyasından gönderilen ödeme emrinin davacıya 25.07.2012 tarihinde tebliği üzerine,
26.07.2012 tarihinde süresinde davanın açıldığı, buna rağmen Mahkemece tebliğ tarihi araştırılmadan davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı için reddedildiği, anlaşılmaktadır.
Dava konusu uyuşmazlıkla ilgili olarak; Mahkemece ödeme emrinin tebliğinden sonra süresi içinde açılan davanın esasına girip, Bakırköy 8. İş Mahkemesinin 2012/236 Esas sayılı dosyasının getirtilerek, tüm delillerin tartışılması suretiyle karar verilmesi gerekirken davanın süresinde açılmadığından reddi, isabetsiz olmuştur.
Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilerek karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Kabule göre de, davanın reddedildiği halde Kurum lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi hatalı olmuştur.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle, taraflar yönünden BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davacıya iadesine
20.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.