Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/6182 E. 2014/7339 K. 09.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6182
KARAR NO : 2014/7339
KARAR TARİHİ : 09.04.2014

MAHKEMESİ : Ankara 3. İş Mahkemesi
TARİHİ : 25/12/2013
NUMARASI : 2013/412-2013/1699

Davacı, yurtdışı sigortalılık başlangıç tarihinin Türkiye sigortalılık başlangıç tarihi olarak tespitiyle yurtdışında geçen çalışmaları borçlanabileceğinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davacının ve davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2) Dava, davacının Almanya’da rant sigortasına girdiği 06.03.1985 tarihinin ülkemizde 5510 sayılı Kanun’un 4/1-(a) bendi kapsamında sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabulü ile yaşlılık aylığı için asgari yurt dışı borçlanma süresinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının yurt dışında Türk vatandaşı olarak yapmış olduğu çalışmaları 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanabileceğinin tespitine, davacının ilk sigorta başlangıç tarihinin 16/08/1999 olarak tespitine ve 3201 sayılı Yasa’ya göre borçlanması gereken asgari sürenin 5975 gün olduğunun tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, 24.02.1967 doğumlu davacının 16.08.1999 tarihinden itibaren yurt dışında (Almanya) eylemli çalışmasının bulunduğu ve öncesinde 06.03.1985-30.11.1991 tarihleri arasında gebelik/analık ve çocuk bakımı nedeniyle sigorta kapsamına alındığı, 02.10.2006 – 19.09.2012 tarihleri arasındaki süreyi borçlanma talebi üzerine Kurumun 4/1-(a) bendi kapsamında borçlanma imkanı tanıdığı ancak 3201 sayılı Kanun’un 5/son madesini gerekçe göstererek başlangıç tespiti istemini kabul etmediği, davacının halen Türk vatandaşı olmakla birlikte 12.05.1999-11.07.1999 tarihleri arasındaki dönemde izinle vatandaşlıktan çıkması nedeniyle yalnızca bu dönemde Türk vatandaşı olmadığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda, davacının borçlanma talep tarihinde Türk vatandaşı olması nedeniyle Kurumun davacıya yurt dışında geçen süreyi borçlanma imkanı tanıdığı ve davacının da bu yönde bir istemi bulunmadığı halde “taleple bağlılık kuralına” aykırı bir biçimde ve taraflar arasında uyuşmazlığa konu olmayan ve talebinde hukuki yarar da bulunmayan bir konuda kabul kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
3) Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesi’nin 29/4 maddesine göre “Bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce bir Alman rant sigortasına girmiş bulunması halinde, Alman Rant Sigortasına girişi, Türk Sigortasına giriş olarak kabul edilir.” Bir kimsenin ülkemizdeki çalışmasından kaynaklanan sigortalılık başlangıç tarihi yurt dışında çalışmaya başladığı tarihten önce ise Sözleşmenin 29/4 maddesi uygulanmaz.
Mahkemece, davacının yurt dışında eylemli çalışmasının başladığı ve 18 yaşını ikmal ettiği 16/08/1999 tarihinin sigortalılık başlangıcı olarak kabulü dosya kapsamına göre yerinde ise de davacıya yurt dışı borçlanma imkanı tanınması gözönünde bulundurularak, 5510 sayılı Kanun’un 4/1-(a) bendi kapsamında sigortalı sicil dosyası ve yurt dışı borçlanma dosyası eksiksiz bir biçimde getirtilerek davacının sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti isteminde hukuki yarar olup olmadığı araştırılmadan yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
4) Mahkemece, 3201 sayılı Yasa’ya göre borçlanması gereken asgari sürenin 5975 gün olduğunun tespitine karar verilmiş ise de davacının aylık talebine dair dosyada bir belge bulunmadığı gibi davacıya Kurumca borçlanma imkanı tanınması nedeniyle taraflar arasında yaşlılık aylığına hak kazanma şartlarının bulunup bulunmadığına dair bir uyuşmazlık bulunmadığından mahkemece bu istemin hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının ve davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 09.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.