YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6015
KARAR NO : 2014/23356
KARAR TARİHİ : 10.11.2014
MAHKEMESİ : Tokat 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 11/02/2014
NUMARASI : 2013/239-2014/28
Davacı, 01/10/2008 tarihinden itibaren SSK sigortalılığı ile Tarım Bağ-Kur sigortalılığının çakışmakta olduğunu belirterek Tarım Bağ-Kur sigortalılığının iptaline, bağkura borçlu olmadığının tespitine ve SSK sigortalılığının geçerli olduğuna, aksi yöndeki kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere ve kanuni gerektirici sebeplere göre davacının tüm, davalı Kurumun ise, aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının 01/10/2008 tarihinden itibaren Tarım Bağ-Kur sigortalılığının iptali, borçlu olmadığının ve 5510/4-a kapsamındaki çalışmaların geçerli olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Dairemizin, 01/07/2013 tarih ve 2013/6954-14039 E.K. sayılı bozma ilamı üzerine,mahkemece, davanın kabulü ile davacının 01/10/2008-14/12/2009 tarihleri arası tarım Bağ-Kur sigortalısı olmadığının tespitine ve iptaline karar verilen 01/01/2010 tarihinden sonrasına ilişkin çıkarılan prim borcundan dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; davacının 01.08.1994 tarihinde başlayan tarım Bağ-Kur sigortalılığının SSK’lı çalışmaları nedeniyle Kurumca dönem dönem sonlandırıldığı, 01.10.2008 tarihi sonrasında ise, kesintisiz olarak tarım Bağ-Kur sigortalılığının devam ettiği, davacının 01.07.2003 tarihinden bu yana devam eden ziraat odası kaydının, ayrıca adına kayıtlı tarım arazisinin bulunduğu, Dairemizin 28.11.2011 tarih 2010/9432 Esas,2011/11510 Karar sayılı kararı ile öncesinde, mahkemece verilen 15.07.2010 tarihli ilk hükmün bozulduğu, Dairemiz bozma ilamına uyan mahkemenin bozma doğrultusunda tarımsal gelir araştırması yaptırdığı, davacının Dairemizin ikinci bozma kararı sonrasında ıslah talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı HMK 297 (1086 sayılı HUMK 388.mad.) maddesinde belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Diğer taraftan, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Öte yandan, 6100 Sayılı HMK’nın 26.maddesi kapsamında mahkemeler taleple bağlı olup fazlasına karar veremezler.
Somut olayda, mahkemece Dairemizin 28/11/2011 ve 01/07/2013 tarihli her iki bozma kararına uyulmuştur. 01/10/2008-14/12/2009 tarihleri arası tarım Bağ-Kur siortalılığı iptal edildiği halde, talep aşılarak 01/01/2010 tarihinden sonrasına ilişkin olarak çıkarılan prim borçlarının iptaline de karar verilmesi, hem hüküm fıkrasını kendi içerisinde çelişkili hale getirmekte hemde infazda tereddüt yaratacak mahiyettedir. Dolayısıyla bu hususlar hatalı olup bozma nedenidir.
Her ne kadar davacı ıslah talebinde bulunmuş ise de, bozma kararından sonra yapılan ıslah talebi geçerli olmayıp, davanın açıldığı tarihteki hukuki koşullara göre görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,10/11/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.