Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/5165 E. 2014/8856 K. 24.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5165
KARAR NO : 2014/8856
KARAR TARİHİ : 24.04.2014

MAHKEMESİ : Ankara 16. İş Mahkemesi
TARİHİ : 14/11/2013
NUMARASI : 2010/225-2013/733

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetimesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre; davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, iş kazası sonucu oluşan sürekli iş göremezlik nedeniyle davacının maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, 57.543,75 TL maddi, 35.000,00 TL manevi tazminatın 03/07/2000 tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, davacının 04/03/2010 tarihinde açtığı asıl davada 500,00 TL maddi, 28/06/2010 tarihinde açtığı birleşen Ankara 13. İş Mahkemesi dava dosyasında 15.000,00 TL maddi, 40.000,00 TL manevi, 27/03/2013 tarihinde açtığı birleşen Ankara 14. İş Mahkemesi dava dosyasında 5.025,15 TL maddi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsilini talep ettiği, davacı vekilinin 26/11/2012 havale tarihli dilekçesi ile davasını ıslah ettiği, bu ıslah dilekçesinin davalı vekiline 05/12/2012 tarihinde tebliğ edildiği, ıslah talebine karşı davalı tarafın süresinden sonra 30/01/2013 tarihli celsede zamanaşımı definde bulunduğu, buna karşılık davacı yanın savunmanın genişletilmesi itirazında bulunmadığı, birleşen Ankara 14. İş Mahkemesinin dava dosyasına karşı ise 11/06/2013 havale tarihli dilekçe ile davalı vekilince süresinde zamanaşımı definde bulunulduğu, davacı sigortalının iş kazası sonucu %35 oranında sürekli iş göremezliğinin bulunduğu ve sigortalının %5 oranında kusurlu olduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin 26/11/2012 tarihli ıslah talebine ve 27/03/2013 tarihinde açtığı birleşen Ankara 14. İş Mahkemesinin 2013/251 Esas sayılı dosyasına davalı tarafça mahkemece değerlendirilmesi gereken zamanaşımı def’ilerinde bulunulduğu uyuşmazlık konusu değildir.
Uyuşmazlık bu tür davalarda T.B.K’ nın 146.maddesi (B.K.’nun 125.md) gereğince uygulanmakta olan 10 yıllık zaman aşımı süresinin hangi tarihte başlatılması gerektiği noktasında toplanmaktadır. Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere, zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır. Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olması demektir.
Hal böyle olunca, davacının 26/11/2012 tarihli ıslah talebine ve 27/03/2013 tarihinde açılan birleşen Ankara 14. İş Mahkemesinin 2013/251 Esas sayılı dosyasına karşı davalı tarafından ileri sürülen zamanaşımı def’ileri mahkemece değerlendirilmeden karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Öte yandan, Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK. 23/06/2004, 13/291-370 ).
Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına hükmedilen 35.000,00 TL manevi tazminat fazladır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden taraflardan davacıya yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 24/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.