Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/5150 E. 2014/24178 K. 18.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5150
KARAR NO : 2014/24178
KARAR TARİHİ : 18.11.2014

MAHKEMESİ : Ordu İş Mahkemesi
TARİHİ : 16/01/2014
NUMARASI : 2013/374-2014/17

Davacı, 29/06/2006-19/04/2011 tarihleri arasında tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine, 6111 sayılı Kanundan yararlandırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının 29.6.2006 tarihinden 19.4.2011 dava tarihine kadar 2926 sayılı Kanun kapsamında tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti ve 6111 sayılı Yasa’nın getirdiği ödeme kolaylığından yararlandrılması istemine ilişkindir.
Dairemizin 16/04/2013 tarih, 2013/3167 E. 2013/7634 K. sayılı Bozma ilamı üzerine, mahkemece, davanın kabulü ile, davacının 29/06/2006-19/04/2011 tarihleri arasındaki dönemde zorunlu Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine ve 6111 sayılı Yasadan yararlandırılmasına karar verilmiştir.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa’nın 4/b-4 maddesi ile “tarımsal faaliyette bulunanların bu kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından sigortalı sayılacağını”, 5510 sayılı Yasanın 8/3 maddesi ” tarımsal faaliyeti bulunanların kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt tarihinden itibaren ilgili Kurum ve Kuruluş ve birliklerin sigortalı işe giriş bildirgesi düzenleyerek en geç bir ay içinde Kuruma vermekle yükümlü olduklarını, ayrıca tarımla uğraşanların kendilerinin de bildirim yapabileceklerinin belirtildiği” 5510 sayılı Yasanın 9/b-5 maddesi “Kısa ve uzun vadeli sigorta kolları bakımından tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar için, tarımsal faaliyetlerinin sona erdiği veya 6 ncı maddenin birinci fıkrasının (ı) bendi kapsamına girdiği tarihten itibaren sigortalılığının sona ereceği” bildirilmiş, 5510 sayılı Yasanın 6/1-ı maddesinde ; Kamu idarelerinde ve Kanunun ek 5 inci maddesi kapsamında sayılanlar hariç olmak üzere, tarım işlerinde veya orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz işlerde çalışanlar ile tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; tarımsal faaliyette bulunan ve yıllık tarımsal faaliyet gelirlerinden, bu faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın aylık ortalamasının, bu Kanunda tanımlanan prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz katından az olduğunu belgeleyenlerin 4 üncü maddeye göre sigortalı sayılmayacağı ve 5510 Sayılı Yasanın 6/2. maddesinde; Birinci fıkranın (ı) bendinin uygulanmasında, Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin görüşünün alınacağı bildirilmiştir.
5510 sayılı Yasanın 16/1 maddesi ile de “Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan köy muhtarları ile (4) numaralı alt bendinde belirtilenler için 80 inci maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen “otuz” ibaresi ile (4) numaralı alt bendinde belirtilenler için, bu Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde belirtilen “otuz” ibaresi, bu maddenin yürürlüğe girdiği yıl için “onbeş” olarak uygulanır ve prime esas günlük kazancın otuz katını geçmemek üzere takip eden her yıl için bir puan artırılır.”şeklinde bir düzenleme getirilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, bilirkişi A.. B.. tarafından hazırlanan 30.7.2012 tarihli bilirkişi raporunda, “davacının toplam 25.981,59 metrekare fındık bahçesi olduğu, % 50 randımanlı şekilde yıllara göre belirlenen fiyatlarına 2 adet büyükbaş hayvandan elde edilen gelir eklendiği taktirde; aylık gelirinin 2006 yılında 543,70 TL, 2007 yılında 699,60 TL, 2008 yılında 556,70 TL, 2009 yılında 480,83 TL, 2010 yılında 526,33 TL, 2011 yılında da 634,58 TL olduğu” belirlenmiştir olup, mahkemece davanın kabulüne yönelik kurulan 04/10/2012 tarihli hüküm Dairemizin 16/04/2013 tarih, 2013/3167 E. 2014/7634 K. sayılı ilamı ile “2009 ve 2010 yıllarında, yıllık tarımsal faaliyet gelirlerinden bu faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın aylık ortalamasının, 16 yaşından büyükler için tespit edilen asgari ücret tutarından az olduğu ortadadır. O halde, 2009 ve 2010 yılları dışındaki sürelerde, davacının 2926 sayılı Kanun kapsamında tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine şeklindeki mahkeme kararı yerindedir. Ancak 2009 ve 2010 yılları için davacının 2926 sayılı Kanun kapsamında tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesi hatalı olduğu” gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyulmuş, bilirkişi A.. B.. tarafından hazırlanan 02.12.2013 tarihli raporda davacının aylık gelirinin 2009 yılında 721,16 TL, 2010 yılında 680,00 TL olduğunun bildirilmesi üzerine yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
Somut olayda, aynı bilirkişi tarafından hazırlanan raporlar arasındaki çelişki giderilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılacak iş, davacının yıllık tarımsal faaliyet gelirlerinden, bu faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın aylık ortalamasının, Yasa’da tanımlanan prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz katından az olup olmadığınının (5510 sayılı Yasa’nın geçici 16. maddesinde belirtilen oranlar dikkate alınarak) konusunda uzman bilirkişi marifetiyle tespit ettirilmesi ve 30.7.2012 ve 02.12.2013 tarihli bilirkişi raporlarındaki çelişkinin giderilmesi için farklı bir bilirkişinin görüşüne başvurmak ve 2009 ile 2010 yıllarında, yıllık tarımsal faaliyet gelirlerinden bu faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın aylık ortalamasının, 16 yaşından büyükler için tespit edilen asgari ücret tutarından az olduğunun anlaşılması halinde 2009 ve 2010 yılları için talebin reddine karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 18/11/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.