Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/4962 E. 2014/11409 K. 27.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4962
KARAR NO : 2014/11409
KARAR TARİHİ : 27.05.2014

MAHKEMESİ : Tire 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
TARİHİ : 22/05/2012
NUMARASI : 2006/510-2012/190

Davacılar murisinin, iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle, 32.501.36 TL maddi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalılardan M.Y. ve M. K.vekillerince istenilmesi ve de duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 17/12/2013 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü .davalılardan M.Y. vekili Avukat. M. K. vekili Avukat . ile karşı taraf vekili Avukat Ş. Ş. geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi B.M.Ş. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve eksikliğin ikmali açısından geri çevrilmesine karar verilen dava dosyası yeniden Dairemize gelmiş ve 11/03/2014 tarihinde esasa kaydedilmiş olmakla dosya üzerinde yeniden yapılan inceleme sonucunda aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, temyiz edenin sıfatına, temyizin kapsamına ve temyiz nedenlerine göre davalılar M. Y. ve M. K. vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacıların murisi olan M.S.’in trafik iş kazası sonucu ölümü nedeniyle uğradıklarını iddia ettikleri maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacıların maddi ve manevi tazminat istemlerinin ilamda belirtildiği şekilde kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davalılardan M. Y. ve M.K. vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece maddi tazminatın belirlenmesinde ve hüküm altına alınan tüm tazminatlardan davalıların sorumlu bulunmasında isabetsizlik yoktur. Ancak davalılardan M.K. vekilinin süresinde ileri sürdüğü zaman aşımı defi-i nin dikkate alınmaması hatalı olduğu gibi, davacılara zorunlu mali mesuliyet sigortasından yapılan ödemelerin indiriminde de yanılgıya düşüldüğü anlaşılmaktadır.
Dava konusu ölüm olayının 13.02.2002 tarihinde meydana geldiği, davacıların murisinin davalılardan M.Y.’in işçisi olduğu, diğer davalı M. K.ile davacılar murisi arasında akdi bir ilişkinin bulunmadığı, zararlandırıcı olayın davalı işveren M. Y.’e ait aracın sürücüsü davalı A.K. ile davalı M. K.nin işleteni bulunduğu aracın sürücüsü E. K.’in birlikte kusurlu eylemleri sonucu ortaya çıktığı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık 11.04.2003 tarihli kısmi dava ile 03.04.2009 tarihli ek davadaki talepler yönünden davalılar M.Y. ve M.K.bakımından uygulanması gerekli zaman aşımı süresinin ne olduğu ve bu davaların anılan davalılar bakımından zaman aşımı süresi içerisinde açılıp açılmadığı noktasındadır.
İşverenin iş kazalarından doğan tazminat sorumluluğu olay tarihinde yürürlükte bulunan B.K.’nun 332. (TBK 417) maddesi gereğince hizmet akdinden doğan işçiyi koruma ve gözetme yükümlülüğüne ve 1475 sayılı eski İş Kanunun 73. , 4857 sayılı yeni İş Kanunun 77. maddesinde öngörülen iş güvenliği ve işçi sağlığına ilişkin yükümlülüklerine aykırı davranmasından kaynaklanmaktadır. Sorumluluğun yasal dayanağı itibariyle işverene karşı dava açılan gene olay tarihinde yürürlükte bulunan B.K.’nun 125 (TBK 146) maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Bu duruma göre gerek kısmi davanın ve gerekse ek davanın davalı işveren M. Y. bakımından süresinde açıldığını kabul eden yerel mahkeme uygulaması isabetlidir.
Davalı M. K.vekilinin zaman aşımı itirazına gelince: Somut olayda, davalı M.K.ile kazalı M.S. arasında hizmet akdi ilişkisi bulunmadığından, M. K.’nin sorumluluğu B.K.’nun 41. (TBK 49) maddesinde hükme bağlanmış olan haksız fiil sorumluluğu kapsamındadır. Bu duruma göre de davalı M. K. B.K.’nun 125. (TBK 146) maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması mümkün değildir.
Davalı M. K. yönünden davanın yasal dayanağını B.K.’nun 41. (TBK 49) maddesinin oluşturmasına göre, bu davalının; haksız fiillerin tabi olduğu bir ve on yıllık zamanaşımı ile eylem aynı zamanda Türk Ceza Kanunu kapsamda suç teşkil ettiğinden uzamış (ceza) zamanaşımı süresine tabi olacağı kuşkusuzdur. Öte yandan zaman aşımını kesen nedenler Borçlar Kanununun 133. (TBK 154) maddesinde sayılı olup, kısmi dava açılana kadar davacıların zaman aşımını kesen bir işlemleri yoktur.
Yukarıdaki açıklamaların ışığı altında Davalı M. K.nin ek davada istenen 27.531,36-TL maddi tazminat miktarına yönelik zamanaşımı def’inin değerlendirilmesine gelince:
Somut olayda davacıların ölüm olayı ile birlikte zararı öğrendikleri açıktır. Davacı tarafça zarar verenlerin ölümden sonraki bir tarihte öğrenildiği iddia ve ispatlanmış değildir. Bu duruma göre de davacıların üçüncü kişi durumundaki M.K.ye yönelik davalarını Borçlar Kanunun 60/1 maddesinde öngörülen bir yıl ya da 60/2 maddesinde öngörülen beş yıllık uzamış zaman aşımı süresinde açmaları gerektiği açıktır. Ölüm olayı 13.02.2002 tarihinde meydana gelmiş olup kısmi davanın 11.04.2003, ek davanın ise 03.04.2009 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca davacılar tarafından, ölüm tarihinden itibaren bir ve beş yıllık süreler geçtikten, diğer bir deyişle zaman aşımı süresinden sonra ek davanın açıldığı, giderek davalı M. K.vekili tarafından ek davaya karşı da süresinde zaman aşımı savunmasının ileri sürülmüş bulunmasına göre 03.04.2009 tarihli ek davada konusu talepler bakımından anılan davalıya yönelik davanın zaman aşımına uğradığının kabulünün gerektiği açıktır.
Davacılara zorunlu mali mesuliyet sigortasından yapılan ödemelerin indirimine gelince: Mahkemece davacılara zorunlu mali mesuliyet poliçesi gereğince yapılan ödemelerin miras payları oranında düşüldüğü hesap bilirkişi raporuna değer verilerek maddi tazminatın belirlendiği görülmektedir. Dava nitelikçe destekten yoksun kalma tazminatı-istemine yönelik olup, destek kaybının tereke kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir. Öte yandan dava dışı sigorta şirketi davacılara ödeme yaptırırken aktüer hesap yaptırdığını ve eşin zararının 23.796,20–TL çocuğun zararının ise 6.337,33-TL hesaplanması üzerine poliçe bedeli olan 18.000,00–TL’nin hak sahiplerine ödediğini bildirmiştir. Hal böyle olunca aktüer hesap ile bulunan zarar ile poliçe bedeli dikkate alınarak her bir hak sahibine yapılan ödemenin garameten bulunarak tazminattan bu miktarın indirilmesi gerekirken, miras payları oranında indirim yapılmak suretiyle davacı eşin maddi zararının belirlenmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgulara aykırı biçimde davalı M. K.’ye yönelik ek dava konusu maddi tazminat isteminin zaman aşımı nedeniyle reddi yerine anılan davalının da ek dava konusu maddi tazminattan sorumlu tutulması ve zorunlu mali mesuliyet sigortasından hak sahiplerine yapılan ödemelerin miras payı oranında indirimi suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalılar M.Y. ve M.K. vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Davalılardan M. Y. ve M. K.yararına takdir edilen 990 00. TL. Duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 27.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.