Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/4876 E. 2014/7417 K. 10.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4876
KARAR NO : 2014/7417
KARAR TARİHİ : 10.04.2014

MAHKEMESİ : Gebze 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 19/12/2013
NUMARASI : 2013/501-2013/834

Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Davacılar murisinin iş kazası sonucu ölümü nedeniyle davacıların uğradıkları maddi ve manevi zararların giderilmesi istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda Gebze 1.İş Mahkemesince verilen 26.01.2012 gün 2011/72 E, 2012/28 K Sayılı hükmün davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine, Dairemizce yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiş, mahkemece bozma ilamına uyularak yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, bu karar üzerine davacılar vekili Dairemizin bozma kararının maddi yanılgıya dayalı olduğundan bahisle düzeltilmesini talep ederek kararı temyiz etmiştir.
İş Mahkemeleri Kanununun 8/3. maddesi gereğince İş Mahkemelerinden verilen kararlara ve buna bağlı Yargıtay ilamına karşı karar düzeltme yolu kapalıdır. Ancak; Yargıtay onama ya da bozma kararlarında açıkça maddi hatanın bulunduğu hallerde, dosyanın yeniden incelenmesi mümkündür. Zira maddi yanılgıya dayalı olarak verilmiş onama ya da bozma kararları ile hatalı biçimde hak sahibi olmak, evrensel hukukun temel ilkelerine ters düştüğünden karşı taraf yararına sonuç doğurmamalıdır. Dairemizin giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır.
Gerçekten; maddi yanılgı kavramından amaç; Hukuksal değerlendirme ve denetim dışında, tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta yanılgı olduğu açık ve belirgin olup, her nasılsa, inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin Kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün bulunmadığı, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen ve çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu olduğu açık yanılgılardır.
Uygulamada zaman zaman görüldüğü gibi, Yargıtay denetimi sırasında, uyuşmazlık konusuna ilişkin maddi olgularda, davanın taraflarında, uyuşmazlık sürecinde, uyuşmazlığa esas başlangıç ve bitim tarihlerinde, zarar hesaplarına ait rakam ve olgularda ve bunlara benzer durumlarda; yanlış algılanma sonucu, açık ve belirgin yanlışlıklar yapılması mümkündür. Bu tür açık hatalarda ısrar edilmesi ve maddi gerçeğin göz ardı yapılması, yargıya duyulan güven ve saygınlığı sarsacağı gibi, Adalete olan inancı ortadan kaldırır ve yok eder.
Bu nedenledir ki; Yargıtay; bu güne değin maddi yanılgının belirlendiği durumlarda soruna müdahale etmiş, baştan yapılmış açık maddi yanlışlığın düzeltmesini kabul etmiştir. Kaldı ki kimi açık maddi yanılgıya dayalı ve yanlışlığı son derece belirgin haksız ve adaletsiz sonuçların giderilmesi kamu düzeni açısından zorunludur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2002/10-895E ve 2002/838K, 2003/21-425E ve 2003/441K sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Gerçekten temyiz incelemesi sonunda yerel mahkeme kararının, diğer temyiz nedenlerine ek olarak, davalı taraf temyiz etmediği halde, davacılara hükmedilen manevi tazminatların fazla olduğu gerekçesiyle davacılar aleyhine de bozulduğu görülmüştür. Hal böyle olunca davacılar yararına hükmedilen tazminatın fazla olduğundan bahisle bozulmasının maddi yanılgıya dayalı olduğu anlaşılmakla, Dairemizin 11.04.2013 gün 2013/4496 E, 2013/7286 K. Sayılı ilamı ve anılan bozma ilamından önce verilen mahkeme kararı KALDIRILARAK, dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
1-Gebze 1. İş Mahkemesi, davacılar vekilinin, 26.01.2012 tarihinde yüzüne karşı tefhim edilen kararı, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8. maddesi hükmüne göre 8 günlük sürede temyiz etmediği gerekçesiyle HMK’unun 432-426/F maddesi uyarınca 26.06.2012 tarihli Ek Kararı ile 25.06.2012 tarihli temyiz isteminin reddine karar vermiştir.
Anılan ek kararı Uyap üzerinden tebellüğ eden davacılar vekili, temyiz talebinin reddine dair ek kararı temyiz etmiştir.
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388. maddesinde belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Aynı kural H.U.M.K.’nun 389. maddesinde tekrarlanmış; keza yine aynı Kanunun 381. maddesinde “kararın tefhimi en az 388. maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir.
Yerel Mahkemenin tefhim ettiği kısa karar, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388. maddesindeki unsurları içerir biçimde yapılmadığından Yasa’da öngörülen 8 günlük temyiz süresinin geçtiğinden sözedilemez. Hal böyle olunca, davalı Kurum vekilinin avukatlık ücreti yönünden hükmü süresinde temyiz ettiği anlaşıldığından Gebze 1.İş Mahkemesinin temyiz isteminin reddine ilişkin 26.06.2012 tarihli ek kararının bozularak kaldırılması ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 432/son maddesi gereğince asıl hükmün temyizini amaçlayan temyiz itirazlarının incelenmesi gerekir.
2-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere ve temyiz nedenlerine göre, davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
3-Dava, davacılar murisinin iş kazası sonucu ölümü nedeniyle davacıların uğradıkları maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir. Maddi ve manevi tazminat alacakları birbirinden bağımsız ve farklı iki ayrı alacak olup aynı davada birarada talep edilebilecekleri gibi ayrı dava konusu da yapılabilirler. Hal böyle olunca kabul edilen ve reddedilen maddi ve manevi tazminat miktarları üzerinden ihtiyari dava arkadaşlarından her biri için kabul edilen maddi ve manevi tazminat alacağı üzerinden lehlerine ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde tek bir dava varmış gibi toplam manevi ve maddi tazminat miktarı üzerinden hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 10/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.