Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/4477 E. 2014/20499 K. 20.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4477
KARAR NO : 2014/20499
KARAR TARİHİ : 20.10.2014

MAHKEMESİ : Samsun 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 30/12/2013
NUMARASI : 2010/26-2013/806

Davacı-Karşı Davalı, kesilen aylığın yeniden bağlanmasına, davalı Kuruma borçlu olmadığına, aksi yöndeki Kurum işleminin iptaline,
Davalı- Karşı Davacı, yersiz olarak ödenen aylık ve tedavi giderlerinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün davalı-Karşı davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacının aldığı ölüm aylığını, 5510 sayılı Kanunun 56/2 fıkrası uyarınca iptal eden kurum işleminin iptali istemli olup; karşı dava ise karşı davacı/davalı SGK’nun 01/10/2008 tarihinden sonra aylığın kesildiği tarihe kadar karşı davalıya/davacıya yersiz olarak ödenen 10.815,85 TL’nin ay be ay ödeme tarihlerinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın(iptal ve tespit davası) kabulüne; karşı davanın(istirdat davası) reddine karar verilmiştir.
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96’ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56 maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının/karşı davalının, 06/07/2006 kesinleşme tarihli ilam ile eski eşinden anlaşmalı olarak boşandığı, yaptığı başvuru neticesinde davalı kurum tarafından 2006 yılında ölen babasından dolayı ölüm aylığına bağlandığı, davacının erkek kardeşi H.T.un yazılı ihbar dilekçesi üzerine başlatılan tahkikat sonucu düzenlenen 21/10/2009 tarihli kontrol memuru raporuna göre; adres kayıt sisteminde kayıtlı olan B.Mahallesi Ç. Cad. No:.. S. adresine gidilmiş olup, evde kimsenin olmadığı anlaşılarak, aynı apartmanda .. nolu dairede oturan tanık R.. Ö.., eski eşin .. nolu dairede oturduğunu, birlikte hasta olan oğullarını ziyarete gittiklerini bildirmiş; aynı adrese yeniden gidildiğinde, adreste davacının bulunduğu tespit edilmiş, yapılan görüşmede, çocukları ile birlikte bu adreste oturduğunu, eski eşinin S. ilçesine bağlı T. köyünde yaşadığını beyan etmiştir. Mahkemesince yaptırılan 04/07/2011 tarihli kolluk araştırmasında, belirtilen adreste yapılan araştırmada, sözkonusu taşınmazın davacı ve eski eşinin ortak taşınmazı olduğu tespit edilmiş, Mahkeme huzurunda yeminli beyanı alınan tanık R.. Ö..’in, denetim sırasında alınan beyanını değiştirerek, davacı ve eski eşinin ayrı yaşadığını, memurlara davacı ve çocukları ile birlikte hasta olan oğlunu ziyarete gittiğini beyan ettiğini, davacının aynı apartmanda birinci katta oturan görümcesinin yanında kaldığını ifade ettiği görülmüştür.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 59/2. maddesinde “Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının görevleri sırasında tespit ettikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemler, yemin hariç her türlü delile dayandırılabilir. Bunlar tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda, denetim sırasında dinlenen apartman sakini R.. Ö..’in, sözkonusu evin davacının eski eşine ait olduğunu ve davacı ile birlikte hasta olan oğullarını ziyarete gittiklerini beyan etmesine rağmen, yargılama aşamasında makul ve haklı nedene dayanmaksızın, hayatın olağan akışı ile de çelişecek şekilde davacının belirtilen adreste yaşamadığını, aynı apartamanda alt katta yaşayan görümcesinin yanında kaldığını bildirmesi karşısında, kontrol memuru huzurunda alınan beyanının hükme esas alınması gerektiği hususu ile, belirtilen adrese ikinci kez gidildiğinde davacı ile karşılaşılması, davacının husumet iddiasında bulunmadığı kardeşi Hasan tarafından ihbar edilmesi, davacı ve yargılama aşamasında beyanını değiştiren tutanak tanığı Refika’nın beyanlarının davacının ve eski eşinin yaşadığı yerler yönünden birbiri ile çelişmesi hususları birlikte gözönüne alındığında; boşanma sonrasında da davacı ve eski eşinin aynı adreste birlikte yaşamaya devam ettikleri sabit olup, 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden davanın(iptal ve tespit davası) reddi; karşı davanın(istirdat davası)kabulü gerekirken mahkemece davanın(iptal ve tespit davası) kabulüne; karşı davanın(istirdat davası)reddine karar verilmesi; usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, karşı davacı/davalı Kurum vekilinin temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 20/10/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.