Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/4237 E. 2014/5258 K. 18.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4237
KARAR NO : 2014/5258
KARAR TARİHİ : 18.03.2014

MAHKEMESİ : Karacasu Asliye Hukuk İş Mahkemesi
TARİHİ : 22/10/2013
NUMARASI : 2013/74-2013/95

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, kanuni gerektirici nedenlere göre davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava,iş kazası nedeniyle sigortalının maddi ve manevi zararları ile eş ve çocuklarının manevi zararlarının giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece; Dairemizin 17.06.2013 tarihli her bir davacı için hükmedilen tazminat miktarının açıkça, şüphe ve tereddüt uyundırmayacak şekilde karar yerinde gösterilmemesine dair bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu davacı sigortalının maddi tazminat isteminin reddi ile 25.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacı sigortalıya ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmiştir.
Somut olayda; davalıya ait işyerinde deri işçisi olarak çalışmakta olan davacı sigortalının 20.09.2005 tarihinde deri sıkma makinasına sol kolunu sıkıştırması sonucu sol kolunun bilek ve dirsek arasının kesilmesi suretiyle iş kazası geçirdiği ve meslekte kazanma gücü kayıp oranının % 43 olduğu açıktır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanununun 47. maddesine göre manevi tazminat isteme hakkı doğrudan doğruya cismani zarara maruz kalan kişiye aittir. Yansıma yoluyla aynı eylem nedeniyle üzüntü duyanlar manevi tazminat isteyemezler. Hal böyle olunca doğrudan doğruya cismani zarara maruz kalan yalnızca maddi sağlık bütünlüğü ihlal edilen kişi midir? Zarar kavramına (B.K. 46 ve 47) ruhsal bütünlüğün ihlali, sinir bozukluğu veya hastalığı gibi hallerin girdiği bu maddelerde sadece maddi sağlık bütünlüğünün değil, ruhsal ve sinirsel bütünlüğünde korunduğu doktrinde ve Yargıtay kararlarında kabul edilmektedir. Öyleyse, bir kişinin cismani zarara uğraması sonucunda, onun (ana, baba, karı, koca ve çocuklar gibi) çok yakınlarından birinin de aynı eylem nedeniyle ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğünün ağır şekilde bozulmuşsa, onların da manevi tazminat isteyebilecekleri kabul edilmelidir. Nitekim, kaza sonucu ağır yaralanan ve 2 kez ameliyata rağmen iyileşmeyen çocuklarının durumu sebebiyle ruhsal bütünlüğü bozulan anne ve babanın (H.G.K. 26.4.1995 gün ve 1995/11-122, 1995/430) ve haksız eylem sonucu ağır yaralanan ve iktidarsız kalan kocanın karısının manevi tazminat isteyebileceklerine (H.G.K. 23.9.1987 gün ve 1987/9-183 1987/655) ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları aynı esaslara dayanmaktadır. Yine karar tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.maddesi ile bu konu yeniden düzenlenmiş olunup özetle “ağır bedensel zarar ya da ölüm halinde zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar para ödenmesine karar verilebilineceği”hükmü getirilmiştir. Bu yeni düzenlenme ile 818 sayılı Borçlar Kanununun yürürlük zamanında içtihatlarla düzenlenen husus yasa koyucu tarafından açıklığa kavuşturulmuş ve yaralanan sigortalının yakınlarının manevi tazminat davası bakımından hak sahipliği durumu ön şartı olarak “ağır bedensel”zarar koşulunu getirmiştir.
Somut olaya gelince; gerek haksız fiil zamanında yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar kanununda gerekse bu kanun zamanında gelişen içtihadlar ışığında düzenlenen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda iş kazası nedeniyle ağır bedensel zarara uğrayan sigortalının yakınlarının manevi tazminat talep etme haklarının bulunduğu açıktır. Burada dikkat edilmesi gereken öncelikli hususlar “yakınlık” kavramından ne anlaşılması gerektiği ile yaralanmanın “ağır bedensel zarara” neden olup olmadığı hususlarıdır. Davacı sigortalı R.. Ö..’in diğer davacıların eş ve babası olduğu hususunda tartışma bulunmamaktadır. Dava konusu iş kazasının oluş şekli, sigortalının yaralanmasının niteliği ile meslekte güç kayıp oranının % 43 olması hususları birlikte değerlendirildiğinde davacı sigortalının ağır bedensel zarara uğradığının anlaşılması karşısında davacı eş ve çocuklar yararına uygun bir miktar tazminata karar verilmesi gerekirken taleplerin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle, BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine
18.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.