Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/3735 E. 2014/22663 K. 04.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3735
KARAR NO : 2014/22663
KARAR TARİHİ : 04.11.2014

MAHKEMESİ : Aksaray İş Mahkemesi
TARİHİ : 25/06/2013
NUMARASI : 2011/207-2013/245

Davacı, murisinin hizmet süresi başlangıcının 03/06/1999 tarihi olduğunun emeklilik işlemlerinin bu tarihten itibaren tespitine 6111 sayılı yasadaki haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Davacı, murisi olan eşinin 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığının başlangıcının 03.06.1999 olduğunun, eşinden dolayı ölüm aylığına hak kazandığının ve 6111 sayılı Yasa’dan faydalandırılması gerektiğinin tespitine ve bu istemlerine dair davalı Kurum’a yaptığı talebi reddeden Kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davalı Kurum işlemin iptaliyle davacının murisinin hizmet süresinin başlangıcının 03.06.1999 olarak tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davalı Kurum tarafından davacının talebinin, murisin sigorta kaydına rastlanılmadığından bahisle reddedildiği, her ne kadar davacı murisinin 03.06.1999 – 31.08.2004 tarihleri arasında vergi ve 06.07.1999 – 31.08.2004 tarihleri arasında oda kaydı bulunmaktaysa da 1479 sayılı Yasa kapsamında tescili, tescil talebi ya da prim ödemesi bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan, 1479 sayılı Yasa’ya 4956 sayılı Yasa ile eklenen Geçici 18. maddesinde “Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri 04.10.2000 tarihinden itibaren başlayacağı ancak bu Kanuna göre zorunlu, sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıklarının, bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.4.1982-4.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak prim borçlarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 1 yıl içinde ödemek kaydıyla bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği bildirilmiştir. Aynı şekilde 08.05.2008 tarihli 5754 sayılı Kanunun 68. maddesi ile değişik 5510 sayılı Kanunun Geçici 8. maddesinde, “Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescillerini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğünün bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren başlayacağı; ancak, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) ve (3) numaralı alt bentlerine göre sigortalı sayılanlardan bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren sigortalılıkları başlatılanların, bu Kanunun yürürlük tarihi ile 4/10/2000 tarihi arasında geçen vergi mükellefiyet süreleri bulunmak kaydıyla, sigortalının bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde talepte bulunmak ve kendisine tebliğ edilen borçlanma tutarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 6 ay içinde ödemesi halinde, bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği bildirilmiştir.
Somut olayda; davacının murisinin 03.06.1999 – 31.08.2004 tarihleri arasında vergi kaydı bulunması nedeni ile zorunlu sigortalılık koşulları var ise de davacı murisinin zorunlu sigortalılık koşullarına sahip olduğu dönemde ve 1479 sayılı Kanunun Geçici 18. maddesinde ve 5510 sayılı Kanunun Geçici 8. maddesinde belirtilen sürede zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olarak tescili yönünde herhangi bir talebi bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmesi gerekirken mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 04.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.