YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3664
KARAR NO : 2014/9709
KARAR TARİHİ : 05.05.2014
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 14. İş Mahkemesi
TARİHİ : 04/12/2013
NUMARASI : 2013/325-2013/463
Davacı, iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi .tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, iş kazası sonucu ölen sigortalının davacı olan eşi ve bir çocuğunun maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükme esas alınan kusur raporunda davalı işverene kusur atfedilmemesi nedeni ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, ölen sigortalı işçinin elektrik ustası olarak davalı TCDD nezdinde çalıştığı, olay günü olan 24/10/2010 tarihinde de çalıştığı bölgeye manevra dizisinin geleceğine ilişkin uyarı gelmemesi ve yolda lokomotif geleceğine ilişkin uyarı işareti ve bilgi olmaması nedeni ile 02/4 nolu vagonda çalışmasını sürdürdüğü sırada, aynı yol üzerinde 69-9 nolu vagon manevra ile hareket ettirilmekte olup, 69-9 nolu vagonun, daha öncesinde yola bırakılan ve olayın oluşuna göre hareket etmemesi için gerekli güvenlik önlemleri alınmayan(takoz, kal, el freni sıkıştırma gibi) 20-0 nolu vagona tampon yapması üzerine, 20-0 nolu vagonun bulunduğu yerden, ölen işçi ve arkadaşı İlyas’ın çalıştığı vagona doğru harekete geçtiği, sessizce kendilerine doğru gelen vagonu gören ölen işçinin, vagonun üzerlerine geldiğini kendisi ile birlikte çalışan işçi İlyas’a bildirdiği sırada, bir anlık dikkatsizlikle başını çalıştığı 02-4 sayılı vagonun tamponuna doğru uzattığı, işçinin başının, kayarak gelen 20-0 sayılı vagon ile duran 02-4 sayılı vagon tamponları arasında kalması neticesinde öldüğü anlaşılmış olup; hükme esas alınan 08/04/2013 tarihli esas rapor ve işbu raporu teyit eder nitelikteki 21/10/2013 tarihli ek raporda (üç kişilik heyet raporları); davalı işverene kusur atfedilmezken; davalı işverenin istihdam ettiği ölen işçi Kadri’ye %10; Başrevizör Süleyman’a %50; Tren Teşkil Memuru (manevracı) Zeynel’e %15; Tren Teşkil memuru(takoz koymak ve frenleri sıkmaktan sorumlu) Yusuf’a %10; Başmanevracı Mehmet’e %15 oranında kusur atfedildiği tespit edilmiş; davalı işverene kontrol, denetim ve eğitim yükümlülüklerini yeterince yerine getirmediği anlaşılmasına rağmen, doğrudan kusur atfedilmemesi olayın oluşuna uygun bulunmamış ise de; davacılar vekilinin 19/03/2013 tarihli celsede açıkça alınan kusur raporunu kabul ettiklerini beyan ettiği görülmüştür.
İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işveren, işyerinde işçilerin sağlığını ve işgüvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu İş Kanununun 77.maddesinin açık buyruğudur.
Somut olayda, hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda bilirkişiler İş Kanunun 77. maddesinin öngördüğü koşullar göz önünde tutularak ve özellikle işyerinin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken işçi sağlığı ve iş güvenliği tüzüğünün ilgili maddelerini incelemek suretiyle işverenin tüzüğü ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin işyerinde olması gerekli önlemleri almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelemek suretiyle kusurun aidiyeti biçiminde saptamadıkları anlaşılmaktadır. Bu halde esas alınan bu kusur
raporun, İş Kanununun 77. maddesinin öngördüğü koşulları içerdiği giderek hükme dayanak nitelikte olduğu söylenemez. Ancak davacılar vekilinin 19/03/2013 tarihli celsede davalı işverene kusur atfetmeyen, sırf nezdinde çalışan gerçek kişilere kusur atfeden bilirkişi heyet raporunu kabul ettiklerini açıkça beyan etmesi karşısında; söz konusu raporun hükme dayanak oluşturacağı kabul edildiğinde ise; istihdam edenin sorumluluğunu düzenleyen ve kaza tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunun 55. maddesinde “Başkalarını istihdam eden kimse, maiyetinde istihdam ettiği kimselerin ve amelesinin hizmetlerini ifa ettikleri esnada yaptıkları zarardan mesul” olacağı düzenlenmiş olup, bu duruma göre de, yerel mahkemece, davalı işveren TCDD’nin Borçlar Kanunun 55. Maddesi gereğince, meydana gelen zarardan kusuru bulunmasa bile, sorumlu tutulması gerekir. Hal böyle olunca istihdam eden olarak kusuru bulunmasa bile, kendi nezdinde çalışan gerçek kişilerin kusurlarından ötürü zarardan sorumlu olduğunun kabulü gerekirken, davalı TCDD’ye yönelik davanın kusurunun bulunmadığından bahisle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Davalı işveren TCDD’ye olayın oluşuna ve dolayısı ile İş Kanununun 77. maddesine aykırı olacak şekilde kusur atfetmediği anlaşılmakla birlikte, hükme esas alınan ve davacılar vekili tarafından da açıkça kabul edilen kusur raporuna göre, davalı işveren kusursuz kabul edilse dahi, davalı işverenin, nezdinde çalıştırdığı ve kusur atfedilen işçiler yönünden 818 sayılı Borçlar Kanununun 55. maddesi uyarınca istihdam eden olarak kusursuz sorumluluğu bulunduğundan; Mahkemece yapılacak iş; hükme esas alınan kusur oranları dikkate alınarak, konusunda uzman bilirkişiye, hesap raporu tanzim ettirmek, sonucuna göre davacılar lehine maddi ve manevi tazminata hükmetmekten ibarettir.
O halde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 05/05/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.