Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/3560 E. 2014/6297 K. 31.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3560
KARAR NO : 2014/6297
KARAR TARİHİ : 31.03.2014

MAHKEMESİ : Diyarbakır 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 28/03/2012
NUMARASI : 2011/1019-2012/175

Davacı, davalı Kurum tarafından gönderilen ödeme emrinin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Davacı B.. B.., belediyede çalışan işçilerin tasarruf teşvik ve nema alacakları için Ankara 1.İş Mahkemesince yapılan yargılama sonucu hüküm altına alınan, tasarruf teşvik ve nema alacağı ile yargılama giderlerinin Başbakanlık Hazine Müsteşarlığınca işçilere ödendiğini ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının kesinleşen mahkeme kararı neticesinde Hazinece yapılan ödemeden dolayı davacı B.. B..na rücu etmek istediğini belirterek kuruma borçlu olmadığının tespitini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Tasarruf teşvik kesintisi ve katkı payı ödemeleri, 3417 sayılı Kanun ile öngörülmüş, anılan Kanun’un 6. maddesine göre ödemelerin ilgili adına açılacak banka hesabına yatırılmaması durumunda, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tahsil görevinin olduğu açıklanmıştır.
3417 sayılı Kanun 24/04/2003 tarih ve 4853 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılmış ve sözü edilen yasanın 7. maddesinde, “3417 sayılı Kanun’un mülga 2. maddesi kapsamındaki hak sahipleri tarafından bu Kanun kapsamına giren alacaklarla ilgili olarak yargı mercilerine açılmış ve devam eden davalar ile icra takipleri hakkında bu Kanun hükümleri uygulanır” şeklinde kurala yer verilmiştir. 4853 sayılı Kanun’un 8. maddesinde ise, tasarruf teşvik kesintileri ile katkı paylarını süresinde işverence yatırılmaması halinde, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından primlerin tahsiline ilişkin hükümler çerçevesinde tahsil edileceği açıklamıştır.
4853 sayılı Kanun’un 26/12/2006 tarihinde 5568 sayılı Kanun ile eklenen ek madde 1 hükmü doğrultusunda, tasarruf teşvik hesaplarına dair tüm varlık ve yükümlülükler 31/12/2007 tarihi itibarıyla Hazineye devredilmiş durumdadır. Anılan hükümde, “Mülga 09/03/1988 tarihli ve 3417 sayılı Kanunla kurulan ve bu kapsamda hak sahiplerine yapılacak ödemelere ilişkin usûl ve esasları belirlemek üzere 24/04/2003 tarihli ve 4853 sayılı Kanunla tasfiye edilen Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabına ait tüm varlık ve yükümlülükler, 31/12/2007 tarihine kadar Hazineye devrolunur. Devre ilişkin hususları belirlemeye Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir. Devir tarihinden sonra hak sahiplerine yapılacak her türlü ödeme, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketi kayıtları esas alınarak Banka tarafından gerçekleştirilir. Bu ödemelere ilişkin bilgi ve belgelerin Hazine Müsteşarlığına iletilmesini takiben söz konusu ödeme karşılığı tutarlar Müsteşarlık bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten karşılanmak suretiyle hak sahibine ödenmek üzere Bankaya aktarılır. Konusu suç teşkil eden fiillerden kaynaklanan ödemeler hariç hak sahiplerine fazla ödeme yapıldığının tespiti halinde, bu tutarların tahsilinden vazgeçilerek terkin edilir ve Türkiye Cumhuriyeti Z..B.. Anonim Şirketi yönünden gerçekleşmiş ödemelere ilişkin tüm hak ve yükümlülükler kendiliğinden sona erer.” şeklinde kurala yer verilmiştir.
13/07/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu Geçici 5. maddesinde yer alan “Belediyeler ve bağlı kuruluşları ile sermayesinin yüzde ellisinden fazlası belediyelere ait şirketlerin, 31/12/2004 tarihi itibariyle kamu kurum ve kuruluşlarından olan kamu ve özel hukuka tâbi alacakları, bunların diğer kamu kurum ve kuruluşlarına olan borçlarına karşılık olmak üzere 31/12/2005 tarihine kadar takas ve mahsup edilir. Bakanlar Kurulu bu süreyi altı aya kadar uzatmaya yetkilidir. Bu madde kapsamındaki alacak ve borç ifadesi bu alacak ve borçlara ilişkin fer’ileri ve cezaları da kapsar. Yukarıdaki fıkra kapsamında yer alan kuruluşların takas ve mahsup işlemine konu olan veya olmayan borçları, genel bütçe vergi gelirlerinden her ay ayrılacak paylarının yüzde kırkını geçmemek üzere kesinti yapılarak tahsil edilir.” hükmü ve 2005/8928 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında yer alan esaslar çerçevesinde, Kurumca icra kanalı ile tahsil edilmeyen ve tüm işçileri kapsayan tasarrufu teşvik kesintilerini de kapsayan belediyelerin Sosyal Güvenlik Kurumu’na ve diğer kurumlara olan borçlarının ödenmesi ile ilgili olarak Belediyeler ile Hazine Müsteşarlığı arasında uzlaşmaya varılmış ise ilgili belediyenin genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan paylarından her ay taksitler halinde kesilmek suretiyle borçların tasfiyesi işlemleri başlatılmaktadır. Bu noktada sözü edilen kurum ve kuruluşlar bakımından Sosyal Güvenlik Kurumu’na olan tasarruf teşvik kesintisi ve katkı paylarını da içeren borçların yeniden yapılandırılmasının gerçekleşip gerçekleşmediği ve bu konuda Hazine Müsteşarlığı ile uzlaşma yoluna gidilip gidilmediği hususu sorumluluğun belirlenmesi bakımından önemlidir.
Dava, Hazine tarafından ödenen Tasarruf Teşvik ve nema alacağının asıl sorumlu belediyeden tahsiline ilişkin olup 4853 sayılı Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabının Tasfiyesi ve bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanun gereğince nemaları tahsil görevi davalı Kuruma verilmiştir. Bu borcun asıl sorumlusu da davacı işverendir.
Kurumun 19.08.2010 tarihli yazısında ödenen nemaların uzlaşma kapsamında olmadığı belirtilmiştir. Tasarruf teşvik ve nema alacaklarının uzlaşma kapsamında olmadığı anlaşıldığından, mahkemece davalının ilgili hak sahiplerine ödenen nema borçları ile ilgili dava açma hakkının ve hukuki yararının bulunduğunun kabulü ile işin esasının incelenmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
O halde davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 31.03.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.