Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/355 E. 2014/7236 K. 08.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/355
KARAR NO : 2014/7236
KARAR TARİHİ : 08.04.2014

MAHKEMESİ : Eskişehir 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 05/11/2013
NUMARASI : 2011/1465-2013/1036

Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacılar ve davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bendlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, sigortalının iş kazası sonucu vefatı nedeniyle hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davalı A.. R..’nün kampüs alanındaki genel temizlik işlerini sözleşme ile davalı A.Tem. Ve İlaç. Ltd. Şti.’ye verdiği, davacılar murisi sigortalı Y. K.’ın bu şirketin işçisi olarak kampüs alına temizlik elemanı olarak çalışmakta iken olay tarihinde kampüs alanında kreşten iletişim fakültesine eşya taşınması işinde görevlendirilmiş olup, yüklenen eşyalar ile işçilerin de davalı üniversiteye ait kamyon kasasına bindikleri ve aracın seyri sırasında kasa kapağının açılması sonucu araçtan düşerek davacılar murisi ve diğer bir işçisinin kamyondan düşerek vefat ettikleri, hükme esas bilirkişi kusur raporunda müteveffa işçinin olayın meydana gelmesinde % 5 oranında müterafik kusuru bulunduğunun belirtildiği, iş kazasına karışan aracın zorunlu mali mesuliyet sigortacısı ihbar olunan sigorta şirketi ile davacı eş arasında imzalanan 06.02.2012 ödeme tarihli ibranemede dava konusu olay nedeniyle 91.367,22 TL tutarın sigorta şirketinden alındığı ve poliçeye göre sigortalı aracın sahibi ile sürücüsünün de bu miktar kabilinde ibra edildiğinin belirtildiği, davacı eşin ibranameyi kendisi ve velayeti altındaki davacı çocukları adına imzaladığı, bilirkişi hesap raporunda sürücüsünün de bu miktar kabilinde ibra edildiğinin belirtildiği, davacı eşin ibranameyi kendisi ve velayeti altındaki davacı çocukları adına imzaladığı, bilirkişi hesap raporunda davacı eş ve çocukların dönem zararlarıdan gerekli indirimler yapıldıktan sonra bulunan miktardan sigorta şirketince yapılan ödemenin davacıların miras paylarına isabet eden kısımları ile ödeme tarihinden rapor tarihinde kadar işlemiş faizlerinin tenzil edilmesi sonucu davacı eşin 28.951,87 TL, davacı çocuk Enes’in 10.894,04 TL, davacı çocuk Erdem’in 17.872,91 TL karşılanmamış zararları bulunduğunun belirtildiği, Mahkemece davacıların maddi tazimnat istemlerinin bilirkişi hesap raporu doğrultusunda karara bağlandığı anlaşılmaktadır.
Birçok Yargıtay kararında vurgulandığı üzere, alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu surette borçlunun borçtan kurtulmasını kapsayan akde “ibra” denir.İbra alacağın tasfiyesini içeren tasarrufi bir sözleşmedir. Düzenleme tarihi itibariyle konu ile ilgili doğrudan amir bir hüküm bulunmaması nedeniyle sorunun çözümlenmesinin ibranın doğruluk ve güven kuralına aykırı olmaması gereğine sıkı sıkıya sarılarak halledilmesinde yarar vardır.
Maddi zararı ve kusur oranı hakkında kesin fikir sahibi olması mümkün olmayan hak sahiplerinin olaydan sonra verdikleri genel ve soyut açıklamayı içerdiği kuşkusuz olan ibranameyi tümden geçerli saymak İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Mevzuatının temel ilkelerine uygun düşmeyecektir.
Kural olarak işçiye veya hak sahiplerine yapılmış ödemenin bu miktar ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ödemeden söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla ödemenin yapıldığı tarihteki verilerle hesaplanan tazminat ile ödenen miktar arasında açık oransızlık bulunmaması koşuldur. Ödemenin yapıldığı tarihteki verilerle hesaplanan tazminat ile ödenen miktar arasında açık oransızlığın bulunduğu durumlarda yapılan ödeme makbuz niteliğinde kabul edilebilir. Bu durumda ödemenin yapıldığı tarih gözönünde tutularak davacının karşılanmayan zararının uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanması böylece hesaplanacak miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığını denetlemek, açık oransızlığın bulunması durumunda maddi tazminata ilişkin ödemeyi “kısmi ifayı içeren makbuz” niteliğinde kabul etmek ve yapılan ödemenin ödeme tarihindeki gerçek zararı hangi oranda karşıladığını saptamak, son verilere göre hesaplanan tazminat miktarından, yasal indirimler yapılmak suretiyle belirlenecek karşılanmayan zarardan davalı tarafın ödeme yapılan tarihe göre zararı karşılandığı oranda indirim yapmak daha sonra kalan miktara hükmetmek gerekir. Açık oransızlığın bulunmadığının tespiti halinde maddi tazminat talebinin tümden reddine karar vermek gerekir.Somut olayda bu yönden yapılan inceleme de yapılan ödemenin açık oransızlık oluşturduğu açık olduğu halde belgeyi kısmi ifayı içeren makbuz yerine ibra olarak değerlendiren mahkeme görüşünün de doğru olmadığı açıktır.
Yapılacak iş; dava konusu zararlandırcı olayda sorumluluğun müteselsil sorumluluk esasına dayandığı ve bozma kapsamı dışında kalarak taraflar yararına oluşan usuli kazanılmış haklar gözönünde tutularak, davacılar ile ihbar olunan sigorta şirketi arasında imzalanan 06.02.2012 ödeme tarihli ibraneme gereğince davacılara ödemenin yapıldığı tarihteki karşılanmayan zararlarının aktüerya uzmanı bilirkişi aracılığıyla saptamak, böylece hasaplanan miktarlar ile buna karşılık alınan meblağlar arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığını denetlemek, açık oransızlığın bulunması durumunda maddi tazminata ilişkin ödemeyi “kısmi ifayı içeren makbuz” niteliğinde kabul etmek ve yapılan ödemenin ödeme tarihindeki karşılanmayan zararları hangi oranda karşıladığını belirlemek, hüküm tarihine en yakın tarihteki ücret artışları da gözetilerek davacı hak sahiplerinin maddi zararlarını bilirkişiye hesaplatmak, bulunan miktarlardan yasal indirimler yapılarak belirlenen karşılanmayan zararlardan ihbar olunan sigorta şirketince ödeme yapılan tarihe göre zararın karşılandığı oranda indirim yapmak, daha sonra kalan miktarlar ve davacıların talepleri gözetilerek maddi tazminat istemleri ile ilgili bir karar vermektir.
3- Manevi tazminatlara yönelik temyiz itirazlarına gelince,
Gerek mülga B.K’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesi hükmüne göre Hakim: ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir. Hakimin manevi zarar adı ile ölenin yakınlarına verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin Duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)
Bu ilkeler gözetildiğinde, hüküm altına alınan davacı eş yararına 25.000,00 TL ve davacı çocuklar yararına ayrı ayrı 10.000,00 TL manevi tazminatların az olduğu açıkça belli olmaktadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacılar ve davalılardan A. Temizlik Ve İlaçlama Hiz.Org.Tur.İnş.Bilg.Ve Dan.Tic.Ltd.Şti’ye iadesine
08.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.