Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/3540 E. 2014/22374 K. 03.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3540
KARAR NO : 2014/22374
KARAR TARİHİ : 03.11.2014

MAHKEMESİ : Bakırköy 7. İş Mahkemesi
TARİHİ : 21/01/2014
NUMARASI : 2012/494-2014/2

Davacı, sigortalılık başlangıç tarihinin 01/04/1980 olduğunun tespitine, karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

Dava, davacının sigorta başlangıç tarihinin 01/04/1980 olarak tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Bu davada çözümlenmesi gereken hukuki sorun, hangi durumda gerçek bir çıraklık ilişkisinden söz edileceği noktasında toplanmaktadır. Çıraklık Kanunu’na göre kurulan çıraklık okullarında okuyanlar çırak sayılır. Taraflar arasındaki ilişkinin niteliğini belirlemede, bir başka ifade ile davacının dava konusu dönemde çırak olup olmadığına karar verirken çıraklık sözleşmesi hükümlerine göre değil, çalışma ilişkisine bakarak bir sonuca varmalıdır. Gerçekten Çıraklık Sözleşmesinde akdi ilişkinin üstün niteliği çalışma değil, bir meslek ve sanatın öğretilmesidir. Çırak işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyor ise bu durumda, çıraklık ilişkisinden söz edilemez. Zira burada gerçekleşen; işçinin emeğiyle işyeri ve işverene katkıda bulunmasıdır ki bu da ancak bir hizmet ilişkisi ile söz konusu olur. Kişi Kurumca çırak olarak bildirilmiş ise, çırak olmadığını ispat külfeti kişiye düşer. Taraflar arasındaki ilişkinin hukuki niteliği tespit edilirken, daha doğrusu davacının davalı işyerinde çırak olarak çalışmakta iken 19 yaşından gün almaya başladığı tarihten itibaren çalışmasına çırak olarak mı yoksa diğer kadrolu işçiler gibi üretime yönelik mi çalıştığı sorusuna cevap bulabilmek için “çalışma ilişkisine ve biçimine” bakmak gerekmektedir.
506 sayılı Yasa’nın 79/10.maddesinde bu tür hizmet tespiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması halinde somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen komşu işyeri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunlara destekleyen diğer tanıklarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Öte yandan 506 sayılı Yasanın 60/G maddesinde 18 yaşından önce malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresinin 18 yaşını doldurdukları tarihte başlayacağı, bu tarihten önceki süreler için ödenen malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin prim ödeme gün sayısı hesabına ekleneceği bildirilmiştir. Aynı Yasa’nın Geçici 54. maddesi “01.04.1981 tarihinden önce malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescil edilmiş olanlar hakkında 506 sayılı Yasanın 60/G maddesi hükmü uygulanmaz” hükmünü amirdir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, 01/04/1980 tarihli (297464 ) işyeri sicil numaralı K..G.. ünvanlı işyerince düzenlenen ilk işe giriş bildirgesinin 07/04/1980 tarihinde 182388 no ile Kurum kayıtlarına intikal ettiği, zabıta araştırması neticesi 24/05/2013 tarihli yazı ile komşu işyeri tanıklarının bildirilmiş olduğu, Bilirkişi Grafoloji ve Sahtecilik Uzmanı İ.. Ö.. tarafından hazırlanan rapor ile ilk işe giriş bildirgesi üzerindeki imzanın B.. G..’ün eli ürünü olmadığı, bildirgeye zımba teli ile iliştirilmiş fotoğrafın B.. G..’e ait olduğu sonucuna varıldığının bildirilmiş olduğu, Mahkemece tanık sıfatı ile davacı ve kamu tanıklarının dinlendiği anlaşılmaktadır.
Gerçekten davacı ve kamu tanıklarının beyanlarından, davacının hizmet aktiyle ve üretime yönelik olarak işçi sıfatıyla davalıya ait işyerinde çalıştığı sabittir. Mahkemece tanık beyanları ile davacının filli çalışmasının ispatlanmış olması nedeniyle istemin reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.
Yapılacak iş; davacının davasının kabulü ile davacının sigorta başlangıç tarihinin 01/04/1980 tarihi olarak tespitine karar vermekten ibarettir.
Mahkemece yukarıda açıklanan bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine
03.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.