Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/3243 E. 2014/9018 K. 28.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3243
KARAR NO : 2014/9018
KARAR TARİHİ : 28.04.2014

MAHKEMESİ : Ankara 5. İş Mahkemesi
TARİHİ : 14/11/2013
NUMARASI : 2013/1336-2013/1609

Davacı, sigortalılık başlangıç tarihinin Alman sigortasına giriş tarihi olan 10/05/1982 olduğunun ve yurtdışında geçen çalışmalarını borçlanabileceğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacının borçlanma işleminin kabulü ile yurt dışındaki sigortalılığı nedeniyle ülkemizdeki sigortalılık başlangıç tarihinin 10.05.1982 olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 10.05.1982 tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğinin tespitine, davacının talebi doğrultusunda borçlanma işlemi yapıldığı ve tahakkuk belgesi düzenlendiği anlaşıldığından borçlanma talebinin reddine karar verilmiştir.
5510 sayılı Kanun’un 38.maddesine göre malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı; sigortalının, 5417, 6900, 506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlar ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya 5510 sayılı Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edilir. Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri hükümleri saklıdır.
Bu Kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir.
3201 sayılı Kanun’un 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanun ile değişik 5.maddesinin son fıkrasında “Sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülkelerdeki hizmetlerini, bu Kanuna göre borçlananların, sözleşme yapılan ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, ilk işe giriş tarihi olarak dikkate alınmaz.” hükmü bulunmakta ise de 02.11.1984 tarihinde imzalanan ve 05.12.1984 tarihli 3241 sayılı Kanunla onaylanıp 01.04.1987 tarihinde yürürlüğe giren ve Anayasa’nın 90.maddesi uyarınca yöntemine göre yürürlüğe girmiş uluslararası sözleşme olarak 3201 sayılı Kanunun 5.maddesinden önce uygulanma önceliğine sahip bulunan 30 Nisan 1964 tarihli Türk Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 29. maddesinin 4.bendi hükmü uyarınca yurt dışında ilk defa çalışmaya başlanılan tarihin ülkemizde sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
Yurt dışında iken fiili (eylemli) çalışması bulunmadığı halde o ülkenin sosyal güvenlik mevzuatına göre yardım niteliğinde ödeme yapılan dönemlerin, çalışmaya dayalı olmayan sigorta kapsamındaki sürelerin ve ev hanımı olarak geçen sürelerin Türk Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 29.maddesinin 4.bendi anlamında yurt dışında geçen çalışma olarak nitelendirilmesi mümkün olmadığından ülkemizde sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
Öte yandan prim kesintisi yapılmaksızın yurt dışında eğitim süresi olarak veya meslek öncesi eğitim kursu geçen sürelerin de sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
Somut olayda, davacının 31.03.1981-31.08.1985 tarihleri arasında “Gebelik/Analık Koruması (S./M.)” ve “çocuk yetiştirmeden dolayı zorunlu prim süreleri (P. f. K.)” nedeniyle sigorta kapsamına alındığı ve bu dönemde fiili çalışmasının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, yukarıda yer alan maddi ve hukuki olgular gözetilerek davacının Almanya’da fiili (eylemli) çalışmasının başladığı 01.05.1989 tarihinin ülkemizde sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabulüne karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile yazılı biçimde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurumun ve davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 28/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.