Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/3233 E. 2014/19088 K. 30.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3233
KARAR NO : 2014/19088
KARAR TARİHİ : 30.09.2014

MAHKEMESİ : Erzurum İş Mahkemesi
TARİHİ : 14/05/2013
NUMARASI : 2010/1212-2013/266

Davacılar murisinin, iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminat ile defin masrafının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle, 185.948.79 TL maddi ve manevi tazminat ile defin masrafının yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak (sigorta şirketi yönünden poliçe limitleri ile sınırlı olmak üzere) davacılara verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalılar vekillerince istenilmesi ve davalılardan E.. İ.., M.. G.., Y.. Ç.. ve C.. İnş. San. Tic. A.Ş. vekilince de duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 17/12/2013 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılardan E.. İ.., M.. G.., Y.. Ç.. ve Can İnş. San. Tic. A.Ş. vekili Avukat V.. Ö.. ,İ.. Sigorta A.Ş. Vekili Avukat E.. Z.. ile karşı taraf vekili Avukat H.. D.. geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve eksikliğin ikmali açısından geri çevrilmesine karar verilen dava dosyası yeniden Dairemize gelmiş ve 14/02/2014 tarihinde esasa kaydedilmiş olmakla dosya üzerinde yeniden yapılan inceleme sonucunda aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalılar vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava 09.11.2008 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu “ölen” sigortalının “hak sahiplerinin” maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davacılardan F.. Y..’in ölenin desteğinde bulunmadığının, davacılar Savcı ve F.. Y..’in maddi zararlarının sigorta tahsisleri ile karşılandığından maddi tazminat istemlerinin reddine, resmi nikahlı eşinden olma çocuklar ve anne baba ile resmi nikahsız eş S.. A.. ve bu eşinden olma çocuklarının maddi tazminat istemlerinin kabulüne, tüm davacıların manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davalı taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Mahkemenin manevi tazminatın takdiri ile resmi nikahlı eşten olma çocuklar Z..ve N.. Y.. yararına maddi tazminatın belirlenmesine ilişkin kararı isabetlidir. Keza resmi nikah olmaksızın birlikte yaşanılan davacı S.. A..’ın destekten yoksun kaldığının giderek maddi tazminata hak kazanacağının kabulü isabetlidir. Ancak nikahsız eşin maddi tazminatın belirlenmesinde hataya düşüldüğü gibi nikahsız eşten olma çocuklar ve ölenin anne ve babası bakımından eksik inceleme ve araştırma ile sonuca gidildiği ve davalı sigorta şirketi bakımından da hüküm altına alınan tazminatlara uygulanacak faizin başlangıcında hataya düşüldüğü görülmektedir.
Dava nitelikçe Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın giderilmesine ilişkin olup, davanın bu niteliğinden ötürü öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası niteliğinde olup olmadığı, haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından hak sahiplerine bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin rücu edilebilir bölümünün hüküm tarihine en yakın tarihteki verilere göre belirlenen tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. Bu bakımdan, davanın niteliği göz önünde tutularak öncelikle hak sahiplerine Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından iş kazası nedeniyle gelir bağlanıp bağlanmadığının araştırılması, gelir bağlanmış ise, bildirilen miktarın, tazminattan düşülmesi, gelir bağlanmamış ise bu yön, hak sahibinin tazminat hakkını doğrudan etkileyeceğinden hak sahibine; gelir bağlanması Sosyal Güvenlik Kurumuna dava açması için önel verilmesinde yasal zorunluluk olduğu açıktır. Başka bir anlatımla, hak sahibi tarafından Kurum aleyhine açılan davada, 5510 sayılı Yasanın 34. maddenin öngördüğü koşulların oluşmadığının saptanması durumunda; hak sahibine, gelir bağlanmayacağı giderek, hak sahibinin, destekten yoksun kalma tazminat isteme hakkına sahip olmayacağı açık-seçiktir.
Somut olayda dava konusu olayın iş kazası olduğu Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kabul edilerek resmi nikahlı eşinden olma çocuklara gelir bağlandığı ancak nikahsız eşten olma çocuklar ile anne ve babaya gelir bağlanmadığı görülmektedir. Hal böyle olunca anılan davacılara iş kazası sonucu ölüm nedeniyle gelir bağlanması için Kuruma müracaat etmeleri giderek gerektiğinde dava açmalara için mehil verilerek sonucuna göre karar verilmek gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile maddi tazminata karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Davacılardan Saime Arslan’ın zararlandırıcı sigorta olayına maruz olan sigortalının nikahsız eşi olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Mahkemece tazminat isteminde bulunanın nikahsız eş olması, yaşı çocuk sayısı ve sosyal durumu nazara alınarak nikahlı eşe nazaran evlenme olasılığının daha fazla kabulü isabetlidir. Ne var ki; evlilik sözleşmesi olmaksızın birlikte yaşayan nikahsız eşin; desteğin ölümü ile nikahlı eş gibi, yaşama yaşının sonuna kadar ve özellikle yaşı, sosyal durumu, yaşadığı ortam ve aile bağları gibi nedenlerle, kocasının evinde yaşamını sürdüremeyeceği, güçlü olmayan aile bağı nedeniyle müşterek haneyi terk edeceği, kendisine yeni bir yaşamı tercih edeceği üstün olasılık içinde olduğu, giderek, bakım ihtiyacının nikahlı eşte olduğu gibi desteğin, bakiye ömrünün sonuna kadar devam etmeyeceği varsayımı göz önünde tutularak, olay tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanununun 43. Maddesi ve halen yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanununun 52. maddeleri gereğince belirlenen tazminattan hak ve adalete uygun bir indirim yapılması gerektiği de tartışmasızdır.
Faize gelince, Davalı Sigorta şirketi bakımından da hüküm altına alınan tazminatlara uygulanacak faizin olay tarihinden başlatılmasına karar verilmiş ise de bu sonuçta hatalı olmuştur. Aksine bir düzenleme olmadıkça, iş kazası sonucu ölüm nedeniyle açılan davalarda, hüküm altına alınacak tazminata uygulanacak faizin zararın meydana geldiği olay tarihinden itibaren yürütüleceği, haksız eylemle birlikte zarar veren bakımından temerrüte düşüldüğünün kabulünün gerektiği dairemizin ve giderek Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarındandır. Öte yandan olay tarihinde yürürlükte bulunan TTK ‘nun 1299. maddesi gereğince sigorta şirketinin teminatı ödeme yükümlülüğü, aynı Yasa’nın 1292. maddesi gereğince rizikonun ihbarı ile muaccel hale gelir. Hal böyle olunca TTK ‘nun 1299/1.maddesi yollamasıyla aynı kanunun 1292/1, maddesi uyarınca, aksi kanıtlanmadığı sürece dava açılması ile sigorta şirketinin temerrüde düşeceği ortadadır. Bu duruma göre, sigorta şirketi bakımından hüküm altına alınan tazminatlara uygulanacak faizin, dava tarihinden önce sigorta şirketinin temerrüde düşürüldüğünün kanıtlanması halinde bu tarihten aksi durumda dava açılması ile sigorta şirketinin temerrüde düşürüldüğünün kabulü ile dava tarihinden itibaren başlatılması gerekirken, bu davalı bakımından da olay tarihinin temerrüt faizine başlangıç yapılması doğru olmamıştır.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, davalılar yararına takdir edilen 990.00.TL. duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 30/09/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.