Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/3012 E. 2014/10728 K. 13.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3012
KARAR NO : 2014/10728
KARAR TARİHİ : 13.05.2014

MAHKEMESİ : Malatya 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 08/10/2013
NUMARASI : 2013/72-2013/64

Davacılar, iş kazası sonucu maluliyetten doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan M.. A.., M.. Y.. ve Malatya İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, kanuni gerektirici sebepler ile temyiz edenin sıfatına ve temyiz kapsam ve nedenlerine göre, davalıların aşağıdaki bendlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, sigortalının iş kazası sonucu sürekli iş göremezliği nedeniyle kendisinin ve yakınlarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davalılar A.. A.., H.. A.. ve G. Sigorta A.Ş. yönünden davanın reddine, diğer davalılar yönünden kısmen kabulü ile davacı sigortalı yararına toplam 109.370,20 TL maddi tazminatın 5.000,00 TL sinin kaza tarihinden, bakiyesinin ıslah tarihinden itibaren, davacı sigortalı, eş ve çocuk yararına ayrı ayrı 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleri ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davacı sigortalının, davalı İl Özel İdaresi Sekreterliğinde tapograf olarak çalışmakta iken, görevli olarak gittikleri Y. Köyünden davalı M. Y.(köy muhtarı) yönetimindeki araç ile iş yerine dönerken, davalı Mustafanın önünde seyreden davalı H.. A.. yönetimindeki araca çarpması sonucu iş kazası geçirdiği, davalı Mustafa’ya ait . plakalı kazalı aracın davalı M. Genel Sigorta A.Ş.ait . numaralı zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı olduğu, olayın Kurumca iş kazası kabul edildiği ve davacı sigortalının
gelir baglama kararında sürekli iş göremezlik oranıın % 79 olduğunun belirtildiği, hükme esas bilirkişi kusur raporunda davalı sürücü M.. Y..’ın % 100 kusuru bulunduğu, davalı karşı araç sürücüsünün kusuru bulunmadığnıın belirtildiği, bilirkişi hesap raporunda davacı sigortalının % 79 oranında sürekli iş göremezlik nedeniyle 109.370,20 TL maddi zararı bulunduğunun belirtildiği, hesap raporunda Kurumca yapılan tahsislerin zarar miktarından tenzil edilmediği, davacı vekilince sunulan 22.02.2013 harçlandırma tarihli ıslah dilekçesi ile davalılar M.. Y.. ve M.Genel Sigorta A.Ş. aleyhine maddi tazminatın 109.370,20 TL olarak artırıldığı, yine davacı vekilince sunulan 17.05.2013 havale tarihli dilekçe ile davalı İl Özel İdaresinin isminin ıslah dilekçesinde sehven yazılmadığı belirtilerek ek ıslah dilekçesi verdiklerini ve 109.370,20 TL maddi tazminatın tahsilini talep ettiklerini beyan ettiği anlaşılmaktadır.
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 55. maddesinde, “ Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.”hükmüne yer verilmiştir.
Adalet Komisyonu’nun 55. madde gerekçesine göre; “sosyal güvenlik ödemelerinin, denkleştirme(indirim) işlevi görebilmesi, onun sorumluluğu doğuran olaya sebebiyet verenlere rücu edilebilmesine bağlıdır. Bu kural gereği; rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri, teknik arıza ve tam kaçınılmazlık hallerindeki ödemeler, bu tazminatlardan indirilemez. Bağlanan gelirlerin, işçinin kusuru ve kaçınılmazlık gibi nedenlerle rücu edilemeyen kısmı da indirilemez. Bir kısmı rücu edilemeyen miktar dahi denkleştirilemeyeceği gibi, zarar görenin kusuruna(müterafık kusura) yansıyan sosyal güvenlik ödemeleri, tahsis tarihinden sonra meydana gelen sosyal güvenlik ödemelerindeki artışlar, kısmi kaçınılmazlık ve teknik arıza halindeki ödemeler ve benzerleri rücu edilemediğinden bu miktarlar dahi denkleştirilemez.”
Öte yandan, 6101 sayılı ürk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun 2. maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır”.Dairemizin ve giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşleri, Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve geçici işgöremezlik ödeneklerinin hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir.Kaldı ki, 6098 sayılı Kanunun 55. maddesi de emredici bir hükme yer verdiğinden gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanmalıdır.
Davaya konu iş kazası, 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce meydana geldiğinden, Kurumca rücu edilebilen peşin değer 506 sayılı Kanunun 26. maddesine göre belirlenmelidir. İşverenin 506 sayılı Kanunun 10. maddesine dayanan sorumluluk hali, kendisinin zamanında bildirimde bulunmamasından kaynaklandığından, hiç kimse kendi kusurundan yararlanamayacağından, bu halde dahi 26. maddeye göre rücu edilebilen miktar kadar indirim yapılması gerekecektir.
Anayasa Mahkemesinin 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve E: 2003/10, K: 2006/106 sayılı Kararı ile 26. maddedeki “sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmiştir. 26. maddedeki anılan cümlenin iptali ile Kurumun rücu hakkının yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı ya da hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, rücu davasında, ilk peşin değerli gelirin tazmin sorumlularının kusuruna isabet eden miktarla sınırlı şekilde hüküm kurulması gerekir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinde, açıkça gelirlerde meydana gelen artışların istenemeyeceği belirtilmiştir.
Bu nedenle, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra 26. maddeye dayanılarak açılan rücu davalarında artışlar istenemeyeceğine göre, böyle bir ibare bulunmayan 10. maddeye dayanan rücu davalarında da gelirlerdeki artışların istenemeyeceği açıktır. HGK.19.03.2008 gün ve 2008/10-254E.-2008/266 K. sayılı Kararı da bu yöndedir.
Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, davacı sigortalının talebini aşmamak kaydıyla, Kurumca davacıya bağlanan gelirlerin ilk peşin değerinin ve geçici iş göremezlik ödeneğinin sorulması ile rücu edilebilecek kısımlarının hesaplanarak, bilirkişi raporunda belirlenen zarar tutarından indirilmesi ile karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde Kurum tahsisleri tenzil edilmeden hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
3-HMK 176/2 maddesinde de açıkça vurgulandığı üzere ‘Aynı davada taraflar ancak bir kere ıslah yoluna başvurabilir’ Hal böyle olunca, davanın taraflarından birinin birden fazla ıslahta bulunamayacağına ilişkin HMK 176/2 maddesine aykırılık oluşturacak biçimde işveren davalı İl Özel İdaresi aleyhine sunulan 17.05.2103 havale tarihli ikinci ıslah dilekçesine değer verilerek maddi tazminat isteminin ıslah edilen kısmının işveren davalı İl Özel İdaresini de kapsayacak şekilde hüküm altına alınması doğru olmamıştır.
4-6100 Sayılı HMK’nın 26. maddesi kapsamında Mahkemeler taleple bağlılık kuralına göre tarafların talep sonuçları ile bağlı olup ondan daha fazlasına karar veremezler.
Dava dilekçesinde manevi tazminat istemlerinden davalı sigorta şirketinin hariç tutulduğu, ayrıca davalı Mustafa’ya ait . plakalı kazalı aracın davalı M.Genel Sigorta A.Ş.ait 0001-03096780 numaralı zorunlu mali mesuliyet trafik sigorta poliçesi ile teminatlı olduğu ve manevi tazminatın poliçe kapsamında olmadığı dikkate alınmadan talep de aşılmak suretiyle manevi tazminat istemlerinden davalı M. Genel Sigorta A.Ş.’nin diğer davalılar ile müştereken ve müteselsilen sorumluluğuna karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
5-Temerrüt faizi için, kural olarak borçlunun temerrüde düşürülmesi gerekir. Borcun muaccel olması, kendiliğinden borçlunun temerrüde düşmesini gerektirmez. Ayrıca, Borçlar Kanunu’nun 101/I. maddesi gereğince temerrüt için alacaklının ihtar yapması da gereklidir.
Somut olayda, davalı M. Genel Sigorta A.Ş. haksız fiil sorumlusu olmayıp, sorumluluğunun kaynağı davalı sürücü M.. Y.. ile yaptığı sigorta sözleşmesine dayandığından davanın açılmasından önce bu davalıya davacılar tarafından ihtar yapıldığı, başka bir anlatımla söz konusu davalının temerrüde düşürüldüğü kanıtlanamadığından davalı sigorta şirketinin dava dilekçesi ile talep edilen 5.000,00 TL maddi tazminat istemi bakımından dava tarihinden itibaren faizden sorumlu tutulması gerekirken, olay tarihinden itibaren sorumluluğuna karar verilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece yukarıdaki olgular dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan M.. A.., M.. Y.. ve Malatya İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği’ne iadesine, 13/05/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.