YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2926
KARAR NO : 2014/9290
KARAR TARİHİ : 29.04.2014
MAHKEMESİ : Ankara 15. İş Mahkemesi
TARİHİ : 24/12/2013
NUMARASI : 2013/210-2013/1063
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacı ve davalılardan D.. A… vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava nitelikçe 18.03.2004 tarihinde meydana gelen iş kazasında % 10,30 oranında sürekli iş görmezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen anahtar teslimi iş yaptırdığından bahisle davalılardan D.Çimento San. TAŞ’ne yönelik davanın reddine, maddi tazminat talebinin taleple bağlı olarak kabulüne, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne ilişkin 02.06.2010 günlü kararın davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine Dairemizce D. Çimento San. TAŞ’nin asıl işveren olarak kabulü ile kusuru bulunmasa bile sorumluluğu yoluna gidilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verilmiştir. Dairemiz bozma kararına karşı Yerel Mahkemece direnilmesine karar verilmiş ve bu kararda davacı temyizi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca özel daire bozma kararına uyulması gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bozma ilamı üzerine yapılan yargılama sırasında davacı maddi tazminata ilişkin istemini ıslah suretiyle artırmış ve Mahkemece davanın nitelikçe belirsiz alacak davası olmakla davacının belirgin hale gelen alacağına göre talep miktarını artırabileceği kabul edilerek ıslahen artırılan miktar da dikkate alınmak suretiyle maddi tazminnat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin ise önceki gibi kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davacı ile davalılardan D. Çimento San. TAŞ vekillerince temyiz edilmiştir.
Yargıtay İçtihadı birleştirme büyük genel kurulunun 4.2.1948 gün 1944/10 E. 1948/3 K. Sayılı kararı uyarınca bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün değildir. Hal böyle olunca da bozmadan sonraki yargılama aşamasında davacı tarafça yapılan ıslah işlemi dikkate alınarak maddi tazminata karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemenin davanın nitelikçe belirsiz alacak davası olduğuna ve bu nedenle belirgin hale gelen alacağına göre davacının talep miktarını artırabileceğine ilişkin gerekçesi de yerinde değildir. Usul hukuku alanında geçerli temel ilke; yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise, usul kanunu hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olması, yeni hükümlerin daima eskisinden daha iyi ve amaca en uygun olduğu fikri ile kanun koyucunun, fertlere ait olan hakların yeni usul hükümleri ile daha önce yürürlükte olan kanundan daha iyi ve daha adil bir şekilde korunacağına ilişkin inancıdır. Usul kurallarının zaman bakımından uygulanmasında, derhal uygulanırlık kuralı ile birlikte dikkate alınması gereken diğer bir husus da, yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde, ilgili “usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığıdır.
Dava; dava dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlayan ve bir kararla (hükümle) sonuçlanıncaya kadar devam eden, çeşitli usul işlemlerinden ve aşamalarından oluşmaktadır. Yargılama sırasındaki her usul işlemi, ayrı ayrı ele alınıp değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Bir davayı bütün olarak değerlendirip, bu konuda yeni kanunun etkili olup olmayacağı söylenemez. Yargılama sırasında yapılan bir usul işlemi ve kesiti tamamlanmış ise, artık yeni kanun o usul işlemi hakkında etkili olmayacak, dolayısıyla da uygulanmayacaktır.
Eğer bir usul işlemi, yargılama sırasında yapılmaya başlanıp, tamamlandıktan sonra, yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu işlem geçerliliğini korur. Başka bir deyişle, tamamlanmış usul işlemleri, yeni yürürlüğe giren usul hükmünden (veya kanunundan) etkilenmez. Buna karşın, bir usul işlemine başlanmamış veya başlanmış olup da henüz tamamlanmamış ise, yeni usul hükmü (veya kanunu) hemen yürürlüğe gireceğinden etkilenir. Çünkü usule ilişkin kanunlar -aksine bir kural benimsenmediği takdirde- genel olarak hemen etkili olup, uygulanırlar.01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun “Zaman Bakımından Uygulanma” başlığını taşıyan 448/1.maddesi de yapılan açıklama ve ilkelere uygun olarak; “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır” hükmünü içermektedir.
Bu madde hükmüne göre, kanunda aksine bir düzenleme getirilmediği takdirde, yeni usul hükümlerinin tamamlanmış usul işlemlerine bir etkisi olmayacak, önceki kanuna göre yapılmış ve tamamlanmış olan işlemler geçerliğini koruyacaktır. Buna karşın, tamamlanmamış usul işlemleri yeni kanun hükümlerine göre yapılacaktır. Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.02.2011 gün ve 2011/19-735 E. 2012/93 K. ile 22.02.2012 gün ve 2011/2-733 E 2012/87 K sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda uyuşmazlığın çözümünde, somut olay yönünden; dava dilekçesinin mahkemeye verilmesi ve gerekli harçların yatırılması ile tamamlanan dava açılması işleminde, diğer bir ifade ile davanın açıldığı 11.09.2006 tarihinde yürürlükte bulunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Buna göre, 6100 sayılı HMK ile hukukumuza giren belirsiz alacak davasına ilişkin hükümlerin, somut uyuşmazlıkta uygulanma imkânı bulunmamaktadır. (Yargıtay HGK 2013/10-436E-2013/1743K)
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Kabul ve uygulama açısından da, Yerel Mahkemenin önceki hükmünde direnmesine ilişkin 01.12.2011 günlü kararında davacının maddi tazminatının 6.603,98-TL olduğu belirtilerek taleple bağlı olarak 2.000,00-TL maddi tazminata karar verilmiş ve bu karar davacı vekilince sadece davalı Denizli Çimento TAŞ ’nin asıl işveren olduğu ve kusuru bulunmasa da tazminattan sorumlu olması gerektiğinden bahisle temyiz edilmiş, maddi tazminatın miktarı ya da hesap biçimi temyiz nedeni yapılmamıştır. Bu duruma göre direnme kararında tespit edilen ve davacının temyiz konusu yapmadığı alacak miktarını aşar biçimde maddi tazminat karar verilmesi, davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hakkın ihlali olup usul ve yasaya aykırıdır.
O halde, davalılardan D. Çimento San. TAŞ vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden D.Çimento San. ve Tic. AŞ.’ne iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davacıya yükletilmesine, 29.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.