Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2014/2783 E. 2014/20641 K. 21.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2783
KARAR NO : 2014/20641
KARAR TARİHİ : 21.10.2014

MAHKEMESİ : Bursa 4. İş Mahkemesi
TARİHİ : 05/11/2013
NUMARASI : 2013/563-2013/730

Davacılar, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; bozmaya uyarak ilamda yazılı nedenlerle 40.000,00-TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi ve davalılardan T.. A.. vekilince de duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 21/10/2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılardan T.. A.. vekili Avukat S. T. ile karşı taraf vekili B. A. geldiler. Diğer davalı adına gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü, ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava 04.05.2004 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu % 31,20 oranındaki sürekli iş göremezlik nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece davalıların işveren ve işleten olarak kusurları bulunmasa bile tazminattan sorumlu olacaklarına ilişkin Dairemiz bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar davacı ve davalı taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Yerel mahkemenin kararı aşağıda açıklanan nedenlerle hatalı olmuştur.
Davacının iş kazası sonucu % 31,20 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı olayda davacının ve davalı işveren ile işletenin kusurun bulunmadığı zararlandırıcı olayın servis aracının sürücüsünün % 60, yoldaki standarda aykırılık nedeniyle dava dışı belediyenin % 40 oranında kusurlu olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Gerek mülga B.K’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez.
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı yararına hüküm altına alınan 40.000,00-TL manevi tazminatın fazla olduğu açıkça belli olmaktadır.
Öte yandan davacı 12.02.2009 tarihli dava dilekçesinde hüküm altına alınacak tazminata 04.05.2004 olaya tarihinden itibaren faiz işletilmesini talep ettiği hal de bu konuda olumlu yada olumsuz bir karar verilmemiş bulunması da isabetsiz olmuştur.
Dava, işveren T. Otom. End. San. Tic AŞ ile işleten Yıldız …. Ltd. Şti aleyhine açılmıştır. Davalı T. …. AŞ Büyük şehir Belediye Başkanlığı, O.. B.. ve Işık Sigorta Aş’ne, davalı Y. … Ltd Şti ise O.. B.. ile N.. T.. ve A.. Ş..’e davanın ihbarını istemiştir. Bunun üzerine A.. Ş.. dışındaki ihbar olunanlar ihbar edilen sıfatıyla davada yer almıştır. Yürürlükten kalkan HUMK’nun 49 ve devamı maddeleri ile yürürlükte bulunan HMK’nun 61 ve devamı maddelerine göre, davada taraf olmayan bir kimsenin lehine veya aleyhine hüküm kurulması mümkün değildir. Somut olayda ihbar olunanlar, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmediğinden, davada taraf sıfatı yoktur. Hal böyle olunca da ihbar edilenler yararına avukatlık ücreti ve yargılama gideri takdirinin isabetsiz olduğu açıktır.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgulara aykırı biçimde yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı ve davalı taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA,davacı ile davalılardan T.. A.. yararına takdir edilen 1.100.00-TL duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, 21/10/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.